Aydın’da toprağa basan her ayak izi bir geçmişin hatırasını taşır. Bu şehir, sadece inciriyle, zeytiniyle değil; dağlarıyla, ovalarıyla da konuşur bizimle. Ama ne yazık ki biz bazen bu sesi duymakta zorlanıyoruz.
Aydın’da toprağa basan her ayak izi bir geçmişin hatırasını taşır. Bu şehir, sadece inciriyle, zeytiniyle değil; dağlarıyla, ovalarıyla da konuşur bizimle. Ama ne yazık ki biz bazen bu sesi duymakta zorlanıyoruz.
Çine Çayı’nın kenarındaki çöpler, Didim’de doğaya terk edilmiş plastikler, Germencik’te nefes almaya çalışan ağaçlar… Bunlar sadece fotoğraf değil, gelecek nesillerin kaderi.
Çevre sadece “çöp atma” meselesi değil. Bu mesele yaşam kültürü meselesi.
Çünkü bir ağacı korumak, sadece gölgesi için değil; nefesimiz, suyumuz ve vicdanımız için de gerekli.
Peki biz Aydın’da ne yapıyoruz?
Çevre bilinci bir anda olmaz. Ama her mahallede, her okulda, her evde filizlenirse; Aydın’ın bereketli toprağı bize hem ürününü hem huzurunu verir.
Gelin bu topraklara kulak verelim. Çünkü Aydın’ın doğası bize mektup yazıyor. Ve o mektubu şimdi okumazsak, yarın okumaya vaktimiz olmayabilir.