Yıl sonuna yaklaşılırken, aşgari ücretin ne kadar artırılacağı konusu milyonlarca çalışanı yakından ilgilendiriyor. Bu yıl işçi temsilcileri sendikaları, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na (AÜTK) katılmayacaklarını duyurarak, komisyonun yapısının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini belirtti. Komisyonun kimler tarafından yönetileceği ve zam oranının nasıl belirleneceği ise hâlâ belirsizliğini koruyor.

Türkiye Merkez Bankası’ndan emekli ekonomi uzmanı Dr. Ayhan Bülent Toptaş, ANKA Haber Ajansı’na yaptığı açıklamalarda, asgari ücret belirleme sürecinin “bütüncül çözümler” üzerine kurulması gerektiğini vurguladı. Toptaş, “Pasta küçülürken komisyonun şurasını değiştirmek de çok geçici bir çözüm olabilir. Bizim bir taraftan bu pastayı yeniden nasıl büyüteceğimizi düşünmemiz gerekiyor” diyerek, kısa vadeli iyileştirmeler yerine uzun vadeli ekonomik yapısal reformlar önerdi.
Toptaş, işçi temsilinin eksik olduğu bir komisyonun “mantığa aykırı” olduğunu belirterek, “İşçi kesimi en hassas grup ve mutlaka temsil edilmeli” şeklinde bir tavır aldı. Ayrıca, komisyon üyelerinin aracı bir rol üstlenebilecek uzmanlardan seçilmesi gerektiğini, örneğin üniversite hocaları veya iş hukuku mahkemelerinden kişilerin dahil edilmesinin faydalı olacağını söyledi.
İzmirli vatandaşlar da konuya ilişkin görüşlerini paylaştı. Mustafa Yıldız, “Asgari ücret en az 40‑45 bin lira olmalı” diyerek, mevcut kiraların (25 bin lira) ve temel gıda maliyetlerinin (makarna 500 lira, kahve 200‑300 lira) artışını dile getirdi. “Hayatta kalmak için bu seviyeye ihtiyaç var” şeklinde bir vurgu yaptı.
Mehmet Yılmaz ise 28 bin lira seviyesinin hâlâ yetersiz olduğunu, “28 bin hayatta yetmez, 30 binin altı da kurtarmaz” diyerek, asgari ücretin daha yüksek bir bandı hedeflemesi gerektiğini belirtti.
Selçuk Çelik ise maliyetleri örnek vererek, “Bir makarna 500 lira, bir tatlı 300‑400 lira… 22‑23 bin lira bu harcamaları karşılamaz” dedi ve asgari ücretin en az 40‑50 bin lira olması gerektiğini savundu. Çelik, yüksek bir asgari ücretin enflasyonla birlikte yükselmemesi gerektiğini, aksi takdirde “asıl amacının boşa gideceği” uyarısında bulundu.
Toptaş, %30’dan fazla zam yapılmasının hem işverenler hem de çalışanlar için zorlayıcı olduğunu kabul etti. Ancak enflasyonun orta vadeli hedefinin %16 olduğu göz önüne alındığında, “26‑27 bin lira bir asgari ücret, sosyal sorunları tetikleyebilir” uyarısında bulundu. Uzman, ekonomik, sosyal ve kültürel boyutların birbiriyle sıkı sıkıya ilişkili olduğunu ve bu yüzden tek yönlü bir zamın çözüm getirmeyeceğini, “ekonominin güçlü bir programa alâmetle yeniden yapılandırılması” gerektiğini vurguladı.
Komisyon dışı çözümler ihtiyacının altını çizen Toptaş, devlet, işveren ve işçi temsilcilerinin aynı masada yer alması gerektiğini, ancak mevcut baskıların bu dengeyi zorlayacağını belirtti. “Komisyonun yapısını değiştirmek tek başına yeterli olmayacak” dedi.
Toptaş, asgari ücrete en az %30 oranında zam yapılması gerektiğini, ancak bu rakamın “işverenlerin zor durumda olmaları nedeniyle uygulanması güç” olduğunu dile getirdi. Uzman, önümüzdeki birkaç ay içinde “sosyal gerilimlerin artması” riskine işaret etti ve hükümetin sadece “iktidar gücünü kullanarak” kısa vadeli bir çözüm üretmesinin “çok daha büyük bir resmin parçası” olduğunu, bu yüzden kapsamlı bir ekonomik iyileştirme programına ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.
Bu tartışmalar, asgari ücretin sadece bir rakam olarak değil, toplumun genel refah seviyesi, enflasyonla mücadele ve işveren‑işçi ilişkileri açısından da kritik bir gösterge olduğunu bir kez daha ortaya koydu.