27 Mayıs 2007 tarihinde, Kocaeli’nin İzmit ilçesine bağlı Yahyakaptan Mahallesi’nde bir çöp konteyneri içinde göbek bağıyla bağlanmış bir bebek cesedi bulundu. Gözaltına alınan bebek, henüz birkaç saat içinde hayatını kaybetmişti ve çevredeki komşular olayın şokunu yaşamıştı. Olay anında polis, delil zincirini korumak için geniş çaplı bir inceleme başlattı.

Faili meçhul olayların aydınlatılmasına yönelik olarak Kocaeli Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri, ilk incelemelerden elde edilen çöp konteyneri ve çevredeki parmak izi delillerini sakladılar. 2009’da DNA teknolojisinin gelişmesiyle, eldeki örnekler yeniden analiz edildi. Bu yeni analiz, 18 yıl önce olay yerinde bulunan bir parmak izinin sahibinin kimliğini ortaya çıkarmaya başladı.
18 Kasım 2025 tarihinde, Sakarya’nın Sapanca ilçesinde düzenlenen bir operasyonla şüpheli kadın yakalandı. Kadının kimliği, E.N.Ö. (Eren N. Öztürk) olarak belirlendi ve DNA eşleştirme sonuçları kesin olarak onaylandı. Operasyon sonrası kadın, İstanbul Adli Tıp Kurumu’na götürülerek DNA doğrulaması yapıldı ve mahkemeye sevk edildi.
Mahkeme salonunda, E.N.Ö. “O dönem çok fazla alkol kullanıyordum. Yalnız yaşıyordum ve birden fazla erkek arkadaşım vardı. Alkolün etkisiyle hangi ilişkiden hamile kaldığımı bilmiyorum. Hamile olduğumu kimseye söylemedim. O gün lavaboya gittiğimde kanamam başladı, bebek orada düştü. Kucağıma aldığımda yaşamıyordu. Çok korktum. Bebeği bir bavula koyup çöpe attım. Yıllardır bunun yüküyle yaşıyorum” şeklinde itiraf etti. İtiraf, savcılık tarafından resmi tutanaklara alındı ve ceza davası başlatıldı.
Şüpheli tutuklandı, adli kontrol şartıyla cezaevine gönderildi. Mahkeme, kasıtlı öldürme ve çöp konteynerine ceset atma suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep etti. Savcılık, annenin alkol bağımlılığı ve hamileliğini gizlemesinin suçun ağırlaştırıcı unsurları olduğunu belirtti.
Uzmanlar, benzer vakaların önüne geçmek için hamilelik ve alkol bağımlılığı konusunda toplumsal farkındalık kampanyalarının artırılması gerektiğini vurguluyor. Ayrıca, çocuk koruma birimlerinin olay yerinde yapılan ilk müdahalelerinin daha hızlı ve etkili olması gerektiği dile getirildi.