ABD ve Çin heyetleri, Malezya'da yürütülen müzakerelerin yeni turunun ardından 'ön çerçeve anlaşmaya' vardıklarını bildirdi. Çin'in Uluslararası Ticaret Temsilcisi Li Chenggang, Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'da düzenlediği basın toplantısında, iki ülke heyetlerinin, görüşmelerin ardından tarifeler konusunda 'ön mutabakata' vardıklarını, çerçeve anlaşmanın iki ülkenin iç onayına sunulacağını duyurdu. ABD Ticaret Temsilcisi Jamieson Greer ise tarafların dün gece ve bu sabah yürütülen yoğun müzakereler sonunda detaylarını iki ülke liderlerinin gözden geçirip karar verebileceği bir çerçeve anlaşmaya vardıklarını kaydetti.

Bu anlaşma, uzun süredir devam eden ticaret savaşlarının hafiflemesi açısından önemli bir adım olarak görülüyor. İki ülke arasındaki ticaret gerilimleri, 2018 yılında ABD'nin Çin'e yönelik yüksek oranlı tarifeleri uygulamasıyla başlamıştı. Bu durum, küresel ekonomiyi olumsuz etkileyen bir dizi sonuç doğurdu.Anlaşmanın detaylarına ilişkin bilgi verilmemekle birlikte, tarafların tarife konusundaki anlaşmazlıkları çözme yolunda önemli bir ilerleme kaydettiği belirtildi. Söz konusu ön çerçeve anlaşması, ABD Başkanı Joe Biden ve Çin Devlet Başkanı Şi Jinping'in görüşmelerinin ardından şekillenmiş oldu.Tarafların bu anlaşmayla birlikte, küresel ticaretin ve ekonominin daha stabil bir zemine oturması bekleniyor. Aynı zamanda, bu adımın gelecekteki ticaret ilişkilerini de olumlu yönde etkilemesi öngörülüyor.Bu gelişme, Malezya'nın ev sahipliğinde gerçekleşen müzakerelerin önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Malezya, Güneydoğu Asya'da önemli bir ekonomik aktör olarak, bölgesel ticaretin ve diplomasinin merkezi konumunda bulunuyor.Ön çerçeve anlaşması, şimdi iki ülkenin iç onay sürecine girecek. Bu sürecin sorunsuz ve hızlı bir şekilde tamamlanması, anlaşmanın uygulanabilirliği açısından kritik önem taşıyacak.Sonuç olarak, ABD ve Çin arasındaki ticaret müzakerelerinde varılan ön çerçeve anlaşması, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerde yeni bir sayfa açılmasının işareti olarak değerlendiriliyor. Bu gelişmenin, sadece iki ülkeyi değil, aynı zamanda küresel ekonomiyi de olumlu yönde etkilemesi bekleniyor.