Her şehir bir hikâye anlatır. Ama Aydın, o hikâyeyi sadece kitaplarda değil, taşlarında, sokaklarında, çeşmelerinde, mezar taşlarında fısıldar. Yeter ki durup dinlemeyi bilelim.
Her şehir bir hikâye anlatır. Ama Aydın, o hikâyeyi sadece kitaplarda değil, taşlarında, sokaklarında, çeşmelerinde, mezar taşlarında fısıldar. Yeter ki durup dinlemeyi bilelim.
Tralleis’in antik sütunları, Nazilli’nin tarihi evleri, Söke’nin eski taş sokakları… Bunlar sadece turistik mekân değil; bir milletin hafızası. Ama ne yazık ki bazıları yıkılıyor, bazıları unutuluyor, bazıları da “bir arsa parasına” feda ediliyor.
Kültürel miras sadece geçmişi korumak değildir. Aynı zamanda bir kimlik meselesidir.
Bir çocuğun, “Ben Aydınlıyım” diyebilmesi için sadece incir yemesi yetmez; bu şehrin tarihini de bilmesi gerekir.
Peki ne yapılabilir?
Eğer biz bu taşlara sahip çıkmazsak, bir gün bizden geriye sadece çakıl kalır.
Ama korursak, Aydın’ın hikâyesi yüzlerce yıl daha anlatılır.