
“Önce gölün içinden çıkan suları görüyorduk, şimdi ise çekilmenin ardından göl kenarlarında kalan küçük su öbeklerini, adeta gölün gözyaşları gibi görüyoruz” diyerek Lisinia Doğa Yaşam Alanı kurucusu Öztürk Sarıca açıklamada bulundu.
Türkiye’nin en önemli doğal göllerinden biri olan Burdur Gölü, son yıllarda doğu, kuzey, batı ve güney bölgelerinde eşzamanlı olarak su seviyesini kaybediyor. Özellikle gölün sığ doğu kıyısında ve kuzeyinde gözlemlenen kuraklık, gölün kenarlarında kalan “gözyaşı” olarak adlandırılan su birikintileriyle bir tablo çiziyor.

2005 yılında ailesini kanserden kaybeden Sarıca, doğa ve insan sağlığını koruma amacıyla Burdur Gölü kenarında Lisinia projesini hayata geçirdi. Proje, kimyasal kullanımından uzak, susuz tarım teknikleri ve su tasarrufu odaklı 9 alt projeyi içinde barındırıyor. Sarıca, “Gölün çekilmesi, sadece görsel bir kayıp değil; gelecek nesillerin içme suyu kaybı demektir” diyerek acil eylem çağrısında bulundu.
Gölün suyunun %75’inin büyükbaş hayvancılıkta mısır ve yonca üretimi için kullanıldığını belirten Sarıca, bölgedeki tarımsal su tüketiminin kritik bir sorun olduğunu vurguladı. Alternatif olarak Honamlı keçileri gibi küçükbaş hayvanların yetiştirilmesi ve sulama verimliliğini artıran damla sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması gerektiğini savunuyor.
Şu an 3.000 dekarlık alanda lavanta, kekik, ada çayı ve 34 farklı aromatik bitkinin üretimi yapılmakta. Bu bitkiler, su tüketimini minimuma indirirken katma değeri yüksek ürünler oluşturuyor. Sarıca, “İnsanlar bahçelerimizi gördükçe susuz tarımın ne kadar verimli olabileceğini anlayacak” diye ekliyor.
2014 yılında çekilen “Göle Yas” belgeselindeki görüntülerde, gölün içinde kalan bir ada artık göl dışına çıkmış durumda. Sarıca, “Gölün doğudan batıya, kuzeyden güneye hızlı bir şekilde çekilmesi, adanın karada kalmasıyla somut bir kanıt” diyor.
Gölde su seviyesinin düşmesi, kapalı havzalarda biriken kirliliğin toz ve yağmurla yayılmasına neden oluyor. Bu durum akciğer hastalıkları, solunum yolu rahatsızlıkları ve diğer kronik hastalıklar riskini artırıyor. Sarıca, “Gölün yok olması sadece manzara kaybı değil, aynı zamanda bölge halkının içme suyu ve sağlığı için büyük bir tehdit” şeklinde uyarıda bulundu.
Kamunun damla sulama konusundaki desteklerinin yetersiz kaldığını dile getiren Sarıca, “Türkiye genelinde tıbbi aromatik bitkilerin desteklenmesi ve susuz tarım modellerinin hızla yaygınlaştırılması şart” diye talepte bulundu.
Gölün sadece sığ kıyılarından değil, batı ve güneydeki derin bölümlerinden de su çekilmeye başladı. Uzaktan bakıldığında gölün bütün çevresi aynı anda küçülüyor gibi görünüyor. Bu durum, bölgenin ekosistem dengesini tamamen bozma potansiyeli taşıyor.
İklim değişikliği, düzensiz yağışlar ve azalan kar örtüsü, gölün doğal beslenmesini olumsuz etkiliyor. Tarımda sondajlarla taban suyunun kullanılması, çekilme hızını kat kat artırıyor. Sarıca, “Gölün suyu tamamen tükenirse, bölgeyi su krizine itiraf etmek kaçınılmaz olur” diyerek acil eylem gerektiğini vurguluyor.