İBB ve İSKİ'nin yabancı kaynaklı kredi ve tahvillerini suç örgütü finansmanı olarak nitelendiren iddianame, 3 bin 809 sayfalık dev bir dosya hâlinde kamuoyuna sunuldu.
İddianamenin temel bulguları
Hazırlanan dosyada,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) tarafından kullanılan 14 yabancı kaynaklı kredi ve tahvilin amacının dışına çıkarak
“Ekrem İmamoğlu’nun kurmuş olduğu suç örgütünün parasal kaynaklarından biri” olarak kullanıldığı iddia edildi. İddianamede, bu finansmanların
yaklaşık %50’sinin belediye ve ortakları dışındaki şahıs ve kurum hesaplarına aktarıldığı, paranın
usulsüz ihale ve doğrudan teminler yoluyla “sistem” adı verilen bir yapı içinde toplandığı belirtildi.

Dosyada ayrıca, bazı yabancı finansmanların doğrudan örgütle bağlantılı ve soruşturma kapsamında el konulan şirketlere transfer edildiği vurgulandı. Bu durum, belediyenin mali şeffaflığına yönelik ciddi bir soru işareti oluşturdu.
Rüşvet iddiaları ve Beylikdüzü skandalı
143 ayrı eylem incelenen dosyada, 2015‑2016 yılları arasında Beylikdüzü’nde gerçekleşen bir rüşvet olayı öne çıkıyor.
Uğur Güngör isimli bir şahıs, kendisine 15 milyon TL rüşvet teklif edildiğini ve bu teklifin Gül İnşaat, Zafer Gül, Ali Gül ve Osman Gül gibi isimler aracılığıyla yapıldığını beyan etti. Güngör, rüşvet teklifini reddettiğini ve bunun sonucunda
Mehmet Murat Çalık tarafından tehdit edildiğini ifade etti.
İddialara göre, Çalık o dönemde Beylikdüzü Belediye Başkan Yardımcısı iken aslında
Ekrem İmamoğlu’nun danışmanı konumundaydı ve rüşvetin takibi, “sistemin” finansal akışını kontrol etmek amacıyla yürütülüyordu. İddialar,
Gül İnşaat ile
Asoy İnşaat arasında yapılan mülkiyet devirlerinin ve düşük fiyatlı arazi tahsislerinin, belediye başkanının doğrudan ya da dolaylı olarak kar elde etmesiyle sonuçlandığını gösteriyor.
Finansal kazanç ve servet oluşumu
Güngör’ün beyanlarına göre, bu projeler sonucunda
500 milyon TL civarında bir kazanç sağlandığı iddia edildi. Özellikle
Gül İnşaat’ın belediyeye düşük bir oranla arazi tahsis etmesi ve ardından bu arazilerin düşük bedelli satışı üzerinden elde edilen farkın, İmamoğlu ve çevresi arasında paylaştırıldığı öne sürülüyor. Bu süreçte
Fatih Keleş, Adem Soytekin, Tuncay Yılmaz gibi isimlerin de rüşvet zincirine dahil olduğu belirtiliyor.
Şüphelilerin açıklamaları
Rüşvet çarkının merkezinde yer aldığını iddia eden
Zafer Gül, “Belediyeye rüşvet verdiğim için pişmanım. Bu çark dönemin Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu tarafından bizzat yönetiliyordu” dedi. Gül,
Mehmet Murat Çalık’ın da bu süreci İmamoğlu’nun bilgisi dahilinde yürüttüğünü belirtti.
Yasal sürecin ilerleyişi ve potansiyel sonuçlar
İddianamede,
Ekrem İmamoğlu’nun 2 bin 430 yıla kadar hapis cezası alması talep ediliyor. Bu, Türkiye tarihinde bir belediye başkanının karşılaşabileceği en ağır cezalardan biri olma potansiyelini taşıyor. Uzmanlar, dosyanın kapsamı ve içerdiği belgelerin büyüklüğü göz önüne alındığında, yargı sürecinin uzun ve titiz bir inceleme gerektireceğini vurguluyor.
Geniş çaplı etkileri
İddianamenin ortaya çıkması, sadece İstanbul’da değil, ülke genelinde yerel yönetimlerin mali denetimlerine ve yabancı finansmanların kullanılma şekline dair yeni soru işaretleri doğurdu.
Finansal şeffaflık, kamu kaynaklarının korunması ve siyasi sorumluluk konularında yeni yasal düzenlemelerin gündeme gelmesi bekleniyor.
Bu süreç, aynı zamanda Türkiye siyasetinde “yolsuzluk” kavramının nasıl ele alındığına dair toplumsal bir tartışma da başlatmış durumda. Kamuoyu, hem İBB’nin mali raporlarını hem de Ekrem İmamoğlu’nun geçmişteki ve gelecekteki siyasi kariyerini yakından izlemeye devam edecek.