İzmir Büyükşehir Belediyesi, şehir içi ve şehirlerarası yolcu taşımacılığının temel taşlarından biri olan İzmir Otobüs ve Terminal İşletmeleri AŞ (İZOTAŞ)‘a yönelik hukuki süreci resmi bir açıklamayla duyurdu. Belediye, 1997 yılında yap‑işlet‑devret (YİD) modeliyle hayata geçirilen otobüs terminalinin 25 yıllık sözleşmesinin 14 Aralık 2023 tarihinde sona erdiğini hatırlattı. Sözleşmenin süresi dolmuş olmasına rağmen, İZOTAŞ pandemi koşullarını gerekçe göstererek terminali yedi yıl daha kullanmak için dava açmıştı.
Belediyenin verdiği bilgilerde, mahkemenin 2023 yılında İZOTAŞ lehine tahliyeyi engelleyen bir tedbir kararı aldığı, ancak bu kararın istinaf aşamasında da belediye lehine sonuçlandığı vurgulandı. Sonuç olarak, şirketin uzatma talebi hem ilk derece mahkemesinde hem de istinaf yargılamasında reddedilmiş ve sözleşme 2023 sonunda kesin olarak sona ermiştir.
Belediye, söz konusu terminalin haksız işgali nedeniyle ecrimisil talep ettiğini ve bu talebin karşılanmadığını belirtti. Esnaf ve otobüs işletmecileri için belirsizlik yaratmamak amacıyla, “hukuk sınırları içinde gerekli tüm işlemler başlatılmıştır” ifadeleriyle sürecin devam edeceği açıklandı.
Belediyenin açıklamasına göre, “Tahliyeye ilişkin tedbir kararının kaldırılmasının ardından terminalde yenileme ve işletme çalışmaları başlatılacak, en kısa vadede İzmir’in hakkettiği bir terminal yapılanması oluşturulacaktır.” denildi.

İZOTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Murat Niyazoğlu, konuyla ilgili yazılı bir açıklama yayınlayarak şirketin durumunu ayrıntılı bir şekilde aktardı. Niyazoğlu, sözleşmenin Aralık 2023’te sona erdiğini, pandemi döneminde yaşanan gelir kayıpları nedeniyle belediyeden ek süre talep ettiklerini ve bu talebin reddedildiğini belirtti.
Şirket, ek süre talebinin reddedilmesinin ardından “uyarlama davası” açmış ve mahkeme tarafından ihtiyati tedbir kararı verilmiştir. Niyazoğlu, bu karara dayanarak otogarı hâlen işletmeye devam ettiklerini vurguladı ve bilirkişi raporlarında “2020 yılına göre 70 milyon TL civarında zarar” tespit edildiğini dile getirdi.
Başkan, “Danıştay’ın kararlarında da ‘tedbir kararı ile ecrimisil tahakkuk ettirilemez’ denilmektedir. Bu halde ecrimisil tahakkuku yasal olmaz.” diyerek belediyenin ek ecrimisil talebini hukuki zeminden yoksun bulduğunu savundu. Niyazoğlu, belediyenin 2024 yılı için ilave 168 milyon TL ecrimisil talep ettiğini ve şirketin toplam cirosunun 250 milyon TL olduğunu, dolayısıyla belediyenin 305 milyon TL ecrimisil istediğini belirtti.
Şirket, bu tutarların idare mahkemelerinde dava edildiğini ve “Dosya Yargıtay’da derdesttir.” ifadesiyle sürecin temyiz aşamasında olduğunu kaydetti. Niyazoğlu, “Belediye, yargı sonucunu beklemeden tüm gelirlerimi haczediyor, bu da şehirlerarası yolcu taşımacılığının durması anlamına geliyor.” şeklinde belediyenin tutumunu eleştirdi.
Bu açıklamalar ışığında, hem belediye hem de İZOTAŞ arasında süregelen hukuki çekişmenin, İzmir’in toplu taşıma altyapısı ve şehir planlaması üzerindeki olası etkileri merak konusu olmaktan çıkmadı.
Uzmanlar, YİD modelinin süresi dolduğunda kamu‑özel ortaklıklarının yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ve benzer durumların diğer büyükşehir belediyelerinde de yaşanabileceğini vurguluyor. İzmir’deki otobüs terminali, şehrin ulaşım ağının kritik bir parçası olduğundan, mahkeme kararları ve haciz işlemlerinin sonuçları, hem yolcular hem de işletmeciler için uzun vadeli sonuçlar doğurabilir.
Belediyenin, “en kısa vadede İzmir’in hakkettiği bir terminal yapılanması” hedefi doğrultusunda yeni bir ihale sürecine girip, terminali yeniden yapılandırması bekleniyor. Bu süreçte, kamuoyu, şeffaf bir ihale ve adil bir tahsilat mekanizması talep ediyor.
Özetle, İZOTAŞ ve İzmir Büyükşehir Belediyesi arasındaki hukuki mücadelenin hem yerel hem de ulusal medyada yakından takip edilmesi muhtemel, çünkü şehir içi ulaşım altyapısının geleceği ve kamusal finansın nasıl yönetileceği konusunda önemli bir örnek teşkil ediyor.