Sivas’ın Kangal ilçesinde son dönemde yapılan jeolojik çalışmalar, 424 bin onsluk (yaklaşık 71,5 milyon TL değerinde) bir altın rezervi ortaya çıkardığını doğruladı. Bu bulgu, bölgeye yatırımcıların ve madencilik şirketlerinin ilgisini yeniden canlandırdı.
Aynı zamanda, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın açıklamalarıyla gündeme gelen nadir toprak elementleri rezervi, Sivas’ın farklı noktalarında tespit edildi. Bu elementler, yarı iletken üretiminde kritik hammadde olarak biliniyor ve küresel teknoloji zincirinde stratejik bir konuma sahip.

Sivas Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Zeki Özdemir, İhlas Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada, “Sivas bir maden şehri; nadir toprak elementleri ve altın gibi değerli kaynakların keşfi, şehrimizin ekonomik modelini kökten değiştirme potansiyeline sahip.” dedi. Özdemir, bölgenin coğrafi büyüklüğünün ve mineral çeşitliliğinin ülke çapında bir avantaja dönüştüğünü vurguladı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ise, “Nadir toprak elementleri, yarı iletken ve yüksek teknoloji ürünlerinin üretiminde vazgeçilmez. Bu rezervlerin devlet kontrolünde işlenmesi, Türkiye’nin stratejik otonomisini artıracak.” şeklinde konuştu.
Uzmanlar, nadir toprak elementlerinin işlenmesi için uzun vadeli bir altyapı ve Ar-Ge yatırımı gerektiğini belirtiyor. “Kısa vadede büyük kazanç beklemek gerçekçi değil; ancak orta ve uzun vadede, Sivas’ın bu kaynakları hem iç hem de dış pazarlara sunması, istihdam ve ihracat rakamlarını ciddi ölçüde artırabilir.” şeklinde değerlendirme yapıyor.
Başkan Özdemir, “Üretime geçildiğinde, Sivas’ın gayri safi yurt içi hasılasına (GSYİH) milyarlarca lira eklenebilir. Aynı zamanda, yüksek teknoloji sektöründe yerli üretim kapasitesinin artması, dışa bağımlılığımızı azaltacaktır.” diye ekledi.
Kangal’da bulunan 424 bin onsluk altın rezervinin, önümüzdeki 3‑5 yıl içinde madencilik izinleri, çevresel değerlendirme ve altyapı çalışmaları tamamlandığında üretime başlanması öngörülüyor. Özdemir, “Bu süreçte, yerel istihdamı artıracak, yan sanayi kuruluşlarıyla entegrasyon sağlayacak ve Sivas’ın marka değerini yükseltecek bir model geliştirmeyi hedefliyoruz.” ifadelerini kullandı.
Sonuç olarak, Sivas’taki bu iki büyük keşif, bölgenin sadece ekonomik değil, aynı zamanda teknolojik bir güç merkezi haline gelme yolunda kritik bir adım olarak görülüyor. Gelecek yıllarda, bu kaynakların nasıl yönetileceği ve değerlendirileceği, Türkiye’nin küresel rekabet gücünü belirleyecek.