Kremlin’in en güvenilir sözcülerinden biri olan Dmitriy Peskov, Moskova’da düzenlenen basın toplantısında, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD Başkanı Donald Trump arasındaki görüşmenin hâlâ “hazırlık” aşamasında olduğunu belirtti. Peskov, “Zirve için hazırlıklar tamamlanıp gerekli koşullar oluşunca bunun gerçekleşeceğini umuyoruz” diyerek sürecin belirsizliğine dikkat çekti.

Konuşmanın kesin bir tarih almadığını, koşulların ne zaman oluşacağını tahmin etmenin zor olduğunu vurgulayan Peskov, “Bu koşulların bir an önce gerçekleşmesini istiyoruz” ifadesiyle hem Rusya hem de Amerika’nın beklentilerini bir kez daha ortaya koydu.
Peskov, Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius’un, Rusya ile NATO arasında olası bir çatışma ihtimaline dair yaptığı açıklamaları da eleştirdi. “Bu tür militarist söylemler, Avrupa başkentlerinde giderek daha fazla duyuluyor” diyerek, NATO’nun Rusya’ya yönelik tutumunun bölge güvenliğini tehdit ettiğini öne sürmüştür.
Rusya’nın NATO ile doğrudan bir çatışmaya destek vermediğini, ancak meşru çıkarlarını korumak için önlemler almak zorunda kaldığını vurgulayan Peskov, “Bu tür söylemler, Rusya’nın savunma politikalarını şekillendiriyor” şeklinde bir değerlendirme yaptı.
ABD Kongresi’nin Rusya ile ticareti sürdüren ülkelere yönelik bir yasa tasarısı hazırladığına değinen Peskov, bu tasarının Rusya tarafından “olumsuz karşılanacağını” söyledi. Tasarının kabul edilmesi durumunda, Rusya’nın ekonomik ilişkilerinde yeni kısıtlamaların ortaya çıkabileceği uyarısında bulundu.
Bu gelişmelerin, iki ülke arasındaki diplomatik diyaloğu daha da karmaşık bir hâle getirebileceği ve olası bir zirve görüşmesinin siyasi manzarasını derinleştirebileceği belirtiliyor.
Uzmanlar, eğer görüşme gerçekleşirse, hem enerji politikaları hem de askeri güvenlik konularında yeni bir denge arayışının ortaya çıkabileceğini öngörüyor. Özellikle Ukrayna krizi, siber güvenlik ve ticari yaptırımlar gibi kritik konuların masaya yatırılması bekleniyor.
Ancak şartların hâlâ belirsiz olduğu ve her iki tarafın da iç politiksel dinamiklerinin bu süreci etkileyebileceği vurgulanıyor. Bu bağlamda, “Koşullar ne zaman oluşursa oluşsun, her iki lider de bu fırsatı kaçırmak istemeyecek” şeklinde bir analiz sunuluyor.