Prof. Dr. Mehmet Emin Güneş, “Gıda zehirlenmesi tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunudur. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl 420 binden fazla insan bu sebeple hayatını kaybediyor ve ölümlerin üçte biri 5 yaş altı çocuklarda görülüyor” şeklinde uyarıda bulundu. Çocukların bağışıklık sistemlerinin henüz tam gelişmemiş olması, onları bu riskin en büyük kurbanı hâline getiriyor.
Çocukların korunması, hijyen standartlarının iyileştirilmesi ve eğitim programlarının artırılmasıyla mümkün olabilir.
Gıda zehirlenmesinin başlıca etkenleri bakteri, virüs ve parazitlerdir. Kirlenmiş su, çiğ et, kırmızı et ve kontamine sebzeler bu mikroorganizmaların yayılma yolları arasında yer alıyor. Prof. Güneş, “Kanatlı etler, kırmızı etler, kirli sular ve bunlarla temas etmiş yüzeyler en önemli bulaş kaynaklarıdır” diyerek dikkat çekti.
Bu mikroorganizmalar ya doğrudan gıdayı kirletir ya da toksin üretir; her iki durumda da sindirim sistemi etkilenir ve ciddi komplikasyonlar gelişebilir.
Kreşler, okullar, yemekhaneler ve restoranlar gibi toplu tüketim alanları, hijyen eksikliği ve çapraz bulaş riskleri nedeniyle gıda zehirlenmesinin sıklıkla görüldüğü yerlerdir. Çapraz bulaş, çiğ etle temas eden kesme tahtasının sebzelerle aynı anda kullanılmasıyla gerçekleşir; bu yüzden “her gıda için ayrı kesme tahtası kullanılmalıdır” uyarısı yapılmaktadır.
Soğuk zincirin kırılması da bakteriyel üremeyi hızlandırır. Etlerin 32°C üzeri sıcaklıklarda bir saat içinde, daha serin koşullarda iki saat içinde dondurucuya konulması gerektiği vurgulanıyor.

Gıda güvenliğini sağlamak için tüketicilerin son kullanım tarihine ve paket üzerindeki saklama koşullarına dikkat etmesi şart. Sebze ve meyvelerin bol suyla iyice yıkanması, ellerin 20 saniye boyunca sıcak su ve sabunla yıkanması öneriliyor.
Risk grupları arasında çocuklar, hamileler, 65 yaş üstü bireyler ve kronik hastalığı olan kişiler bulunur. Özellikle hamilelerin çiğ süt ve pastörize edilmemiş süt ürünlerinden kaçınması, düşük ve ölüme yol açabilecek bakteriyel enfeksiyonları önler.
Gıda zehirlenmesinin sık görülen belirtileri arasında bulantı, kusma, ishal, ateş, karın ağrısı, mide krampları ve iştahsızlık yer alır. Günde altı kezden fazla ishal, kanlı dışkı, yüksek ateş veya ağızdan sıvı alamama gibi durumlar, “derhal sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır” şeklinde vurgulanmaktadır.
Bu semptomlar, vücudun elektrolit dengesini bozarak kalp ritim bozuklukları ve sistemik enfeksiyon riskini artırabilir.
Restoranların soğuk zinciri koruması, etlerin ayrı raflarda tutulması ve personelin hijyen kurallarına uyması zorunludur. Köfte, hamburger, sakatat gibi sık tüketilen gıdaların iyi pişirilmesi, bakteriyel riskleri azaltır.
Kirli içme suyu da zehirlenmeye yol açabilir; bu nedenle sadece yiyecekler değil, içecekler de kontrol edilmelidir.
Midye gibi kabuklu deniz ürünleri, ağır metal birikimi nedeniyle dikkatle tüketilmelidir. Ağır metaller karaciğer ve beyin hasarına yol açabilir. Doğadan toplanan mantarlar ise toksik türler içerebilir; paketli ürünlerin tercih edilmesi önerilir.
Son olarak, “belirtiler genellikle kontamine gıdanın tüketilmesinden 6 ila 72 saat sonra başlar; hafif vakalar birkaç gün içinde iyileşir, ancak belirtiler uzun sürerse sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır” denilmektedir.