CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında parti genel merkezinde geniş katılımlı bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, sosyal yardımların mevcut seviyesinin çocuk yoksulluğunu önleyemeyeceği ve hatta daha da derinleştirebileceği iddiası net bir dille ifade edildi.

Nazlıaka, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın açıklamalarına atıfta bulunarak, “Sosyal Ekonomik Destek programından faydalanan aile sayısı 179 bin 266’a ulaşmış. Geçen yıl ise bu rakam 170 bin seviyelerindeydi. Bakanlık, 2025 yılına kadar bu sayının 220 bin’e çıkacağını öngörüyor” dedi.
Bu öngörünün ardında yatan gerçek, çocuk yoksulluğunun daha da yaygınlaşacağı yönündeki bir itiraf. Nazlıaka, “Bakanlık bütçesindeki yoksullukla mücadele ve sosyal yardımlaşma ödeneğinde yüzde 22’lik bir artış var, fakat bu artış yoksulluğu yok etmekten çok yönetmeyi amaçlıyor” şeklinde konuştu.
Toplantıda sunulan veriler, Türkiye’deki çocukların beslenme koşullarını da gözler önüne serdi:
• 10 haneden birinde çocuklar taze sebze ve meyve tüketemiyor.
• 12 hanede çocuklar her gün et, balık ya da tavuk yiyebiliyor.
• %63’ü ise yalnızca ekmek ve makarna gibi temel gıdalarla besleniyor.
Bu rakamlar, gıda güvenliği ve uzun vadeli sağlık sorunlarının önündeki riskleri artırıyor. Nazlıaka, “Bu istatistikler, çocukların temel beslenme ihtiyaçlarının karşılanmadığını ve gelecekte daha büyük bir sağlık krizi doğuracağını gösteriyor” şeklinde değerlendirdi.
Nazlıaka, yalnızca yoksullukla sınırlı kalmayıp, çocuk sömürüsü ve çocuk işçiliği konusuna da değindi. TÜİK verilerine göre, Türkiye’de her dört çocuktan biri çalışıyor. Bu durum, çocukların eğitim hakkını ve sağlıklı gelişimini ciddi şekilde tehdit ediyor.
MESEM (Mesleki Eğitim Merkezleri) projesi üzerinden yürütülen uygulamaların, çocukları ucuz iş gücüne dönüştürdüğü iddiası da gündemde. Nazlıaka, “Bugün yaklaşık 1,5 milyon öğrenci MESEM’e kayıtlı, bunların 300 bin’i 18 yaşının altında. Bu çocuklar haftanın dört günü “eğitim” adı altında çalıştırılıyor” dedi.
Bu bağlamda, çocuğun yeri okul, çocuğun yeri oyun ve sosyal aktiviteler olmalı; ancak mevcut politika, onları işçi konumuna itiyor.
Nazlıaka, AKP hükümetinin yoksulluğu yok etmek yerine yönetmeye yöneldiğini belirterek, sosyal yardımların artışının aslında “yoksulluğu kontrol altında tutma” stratejisi olduğunu savundu. Bu eleştiri, hem sosyal hizmetlerin dağıtım biçimini hem de bütçe önceliklerini sorguluyor.
Özellikle 2026 için öngörülen 284 milyar 474 milyon 466 bin TL’lik sosyal yardım bütçesi, %22’lik bir artışla açıklansa da, bu rakamın yoksulluğu tamamen ortadan kaldırmak yerine sadece mevcut durumun sürdürülebilirliğini sağlamak için yetersiz olduğu iddia ediliyor.
Nazlıaka, çocuk yoksulluğunu azaltmak ve çocuk işçiliğini önlemek için şu adımları önerdi:
1. Sosyal Ekonomik Destek programının kapsamının genişletilmesi ve doğrudan çocuk beslenme paketlerinin sunulması.
2. MESEM projelerinin yeniden yapılandırılarak, gerçek eğitim amaçlı içerik ve zorunlu çalışma koşullarının kaldırılması.
3. Çocuk işçiliğiyle mücadele eden yasaların sıkılaştırılması ve denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi.
4. Ailelerin gelir seviyelerine göre ölçekli bir destek sistemi geliştirilmesi.
Bu öneriler, uzun vadede çocukların eğitim, sağlık ve sosyal haklarına tam erişim sağlamayı hedefliyor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, sosyal yardım programlarının yetersizliğini ve mevcut politikaların çocuk yoksulluğunu derinleştirebileceğini açıkça ortaya koydu. Çocukların temel beslenme ihtiyaçlarından eğitim haklarına kadar uzanan geniş bir yelpazede riskler bulunuyor. Bu bağlamda, hükümetin mevcut bütçe artışlarının sadece “yoksulluğu yönetme” stratejisi olduğu iddiası, toplumsal tartışmayı daha da alevlendirecek gibi görünüyor. Çözüm önerileri ve somut veri analizi, bu sorunun yalnızca siyasi bir söylem olmaktan çıkıp, gerçek politikalarla ele alınması gerektiğini gösteriyor.