“Enerjinin tarih boyunca savaşların, krizlerin ve küresel dengelerin en belirleyici faktörlerinden biri olduğu” diyen Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı İsmail Cingöz, enerji güvenliğinin günümüzde bir ülkenin askeri kapasitesi kadar kritik hale geldiğini vurguladı. “Akkuyu NGS, enerji arz güvenliğiyle birlikte Türkiye’yi bölgesel krizlere, tehdit ve jeopolitik baskılara karşı daha dayanıklı hâle getirebilecek bir adım” ifadesi, projenin sadece bir enerji yatırımı olmadığını, aynı zamanda tarihsel bir stratejik hamle olduğunu ortaya koyuyor.

Projenin her bir reaktörünün 1.200 megavat üretim kapasitesine sahip olduğu ve tam kapasiteye ulaştığında Türkiye’nin elektrik ihtiyacının %10’unu karşılayacağı belirtiliyor. Bu oran, dışa bağımlılığı azaltarak kriz dönemlerinde enerji sürekliliğini garanti altına alıyor. Akkuyu, 7/24 kesintisiz enerji üretimi sayesinde sadece ekonomik değil, aynı zamanda savunma kapasitesine de önemli bir destek sağlıyor. “Bir NGS ortalama 60 yıl, revizyonlarla 90 yıl boyunca kesintisiz üretim sağlar. Bu süreçte 7 gün 24 saat aynı ya da daha yüksek verimlilikte çalışır” denildi.
Cingöz, stratejik tesislerin olası tehdit ve bölgesel gerilimlerde hedef alınabileceğini hatırlatarak, Akkuyu’nun uluslararası analizlerde enerji santrallerinin öncelikli hedefler arasında yer aldığını belirtti. Projede terör, savaş ve siber riskleri kapsayan kapsamlı güvenlik tasarımları uygulanmış; Türkiye’nin yerli savunma sistemleri ile entegrasyon sağlanarak tesisin korunması maksimize edilmiştir.
Akkuyu’nun ardından Sinop ve Trakya’da planlanan yeni nükleer santraller, Türkiye’yi bölgesel bir enerji üssü konumuna taşıyacak. Uzman, “Enerji artık yalnızca kalkınma meselesi değil, uluslararası güç dengelerinin belirleyicisidir” diyerek, bu projelerin Türkiye’nin jeopolitik bağımsızlığını ve stratejik caydırıcılığını artıracağını vurguladı.
Enerji diplomasisinin askeri caydırıcılık ve ekonomik istikrar üzerindeki etkisine değinen Cingöz, nükleer enerjiyle Türkiye’nin jeopolitik bağımsızlık ve stratejik caydırıcılık açısından tarihsel bir dönüm noktasına ulaştığını ifade etti. “Türkiye, Akkuyu NGS ile enerji arzını sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda küresel denklemlerde söz sahibi olacaktır” şeklinde bir özet sundu.
Projenin inşasını gerçekleştiren Rosatom, nükleer alandaki 80 yıllık deneyimini Türkiye’ye taşıyor. Uzman, Rosatom’un tarihsel başarılarını (Obninsk, BN‑350, Lenin buzkıranı) hatırlatarak, bu işbirliğinin sadece teknik bir aktarım değil, aynı zamanda stratejik bir ortaklık olduğunu belirtti.
Akkuyu NGS’nin tamamlanmasıyla birlikte Türkiye, Doğu‑Batı arasında bir stratejik köprü konumuna gelerek, bölgesel enerji güvenliği ve savunma alanında liderlik hedefini pekiştirecek. Bu bağlamda nükleer enerji, “güvenlik, egemenlik ve caydırıcılık” unsurlarıyla bütünleşerek, ülkenin uzun vadeli stratejik vizyonunu şekillendirecek.