Türkiye’nin Yer Altındaki 50 Milyar Dolar Değerindeki Değerli Taş Hazinesi

Türkiye’nin Yer Altındaki 50 Milyar Dolar Değerindeki Değerli Taş Hazinesi
Yayınlama: 20.11.2025
3
A+
A-

Konferansta Açıklanan Büyük Keşif

Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Hatipoğlu, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Coğrafya Topluluğu’nun düzenlediği “Dünyada ve Türkiye’de Süs ve Mücevher Taşı Bilimi” konferansında, ülkemizin yer altında yaklaşık 50 milyar dolar değerinde ham hâlde değerli taş rezervlerine sahip olduğunu duyurdu.

Türkiye’nin Değerli Taş Madenciliği Tarihi

Hatipoğlu, Anadolu’da süs taşı madenciliğinin 100 yıldan uzun bir süredir devam ettiğini, son 40 yılda ise teknolojik gelişmeler ve jeolojik araştırmalar sayesinde üretim kapasitesinin ciddi anlamda artığını vurguladı. Bu süreçte, özellikle Ege ve Marmara bölgesindeki jeolojik fay hatları, çok çeşitli renkli kuvars, akik, topaz ve safir gibi mücevher taşı potansiyeli taşıyan bölgeler olarak belirlenmiştir.

Küresel Rekabet ve Türkiye’nin Yükselen Rolü

Konuşmasında, dünyada değerli taş üretiminin hâkim olduğu Brezylya, Sri Lanka ve Güney Afrika gibi ülkelerle kıyaslandığında, Türkiye’nin yavaş yavaş bu rekabete ayak uydurduğu ve önümüzdeki on yılda dünya sıralamasında ilk üçe girmeyi hedeflediği belirtildi. “14 ülke bu işin kaymağını yiyen ülkeler” ifadesiyle, mevcut lider ülkelerin yanı sıra Türkiye’nin de kendi pazar payını artırma stratejisini anlattı.

Ekonomik ve Sosyal Etkileri

Değerli taş rezervlerinin ortaya konulması, yalnızca madencilik sektörüne yeni yatırım fırsatları yaratmakla kalmayacak, aynı zamanda yerel istihdamı ve kırsal kalkınmayı da destekleyecek. Uzmanlar, bu potansiyelin ekonomi ve finans piyasalarında yeni bir değer zinciri oluşturacağını, özellikle ihracat gelirlerinin artmasıyla Türkiye’nin cari açığının azalmasına katkı sağlayacağını öngörüyor.

Gelecek Çalışmaları ve Araştırma İhtiyacı

Hatipoğlu, değerli taşların ekonomik gerçek değerinin belirlenmesi için kapsamlı jeolojik haritalama, laboratuvar analizleri ve pazar araştırmalarının sürdürüleceğini vurguladı. Ayrıca, sürdürülebilir madencilik standartları ve çevresel etkilerin minimize edilmesi konusunda uluslararası iş birliğinin önemine değindi.

Bu açıklamalar, Türkiye’nin doğal kaynak politikalarında yeni bir dönemin kapılarını aralarken, yatırımcıların ve yerel halkın ilgisini çekecek bir ekonomik fırsat sunuyor.

Bir Yorum Yazın


Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.