ABD’nin New York eyaletinin başkenti Albany’de New Scotland Caddesi’ndeki Starbucks şubesinde başlayan grev, Perşembe günü bir gecede Cleveland, Memphis, Springfield ve Missouri gibi şehirleri de içine alarak ülke geneline yayıldı. Şu an itibarıyla 25 şehirde grev devam ediyor ve her şehirde ortalama 40‑50 çalışan iş bırakmış durumda.
Workers United adlı sendika, greve en az 1.000 çalışanın katıldığını ve sayının her geçen gün arttığını bildirdi. Sendika temsilcileri, bu hareketin sadece bir şehirdeki sorun olmadığını, ulusal bir çalışma koşulları krizinin işareti olduğunu vurguluyor.

New York’un seçilmiş, “Komünist” başkanı Zohran Mamdani, grev gününde şube önünde çalışanlarla birlikte durdu ve şu sözü söyledi: “Anlaşma yoksa kahve de yok”. Mamdani, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “NYC’yi uygun fiyatlı hale getirmek, işçilerimizin yaşanabilir bir ücret almasıyla başlar. Bu mücadelede onların yanındayız” ifadelerini kullandı.
Başkan Mamdani’nin bu desteği, hem yerel hem de ulusal medyada geniş yankı buldu. Bazı politikacılar, Mamdani’nin bu tutumunu “çalışan hakları için cesur bir adım” olarak nitelendirirken, bazıları ise “iş dünyasına karşı aşırı bir müdahale” olarak eleştirdi.
Starbucks yönetimi, grevi “tek taraflı ve planlı bir eylem” olarak nitelendirerek, çalışanların taleplerinin “sürdürülebilir bir iş modeliyle uyumlu” olmaması gerektiğini belirtti. Şirket, çalışanlarla yeni bir toplu sözleşme görüşmelerine istekli olduğunu, ancak “ekonomik koşullar ve piyasa dalgalanmaları” nedeniyle daha fazla zam yapmanın zor olduğunu savundu.
Şirket, aynı zamanda grevlerin kısa vadeli” etkilerini azaltmak için geçici olarak bazı şubelerde “otomatik kahve servisi” sistemini devreye aldığını duyurdu.
Bu grev, Amerika’daki son yılların en büyük işçi hareketlerinden biri olarak görülüyor. Birçok sendika örgütü, Starbucks’ın dünya çapındaki 30.000’den fazla çalışanına benzer haklar talep eden bir küresel dayanışma kampanyası başlattı. Avrupa’da bazı ülkelerden sendikalar da “Amerika’daki çalışanların yanında” olduklarını belirten mesajlar paylaştı.
Ekonomistler, grevin kahve fiyatları ve tedarik zinciri üzerinde potansiyel etkilerine dikkat çekerek, “Kısa vadede fiyat artışı ve tüketici davranışlarında değişiklikler” olabileceğini öngörüyor. Ancak uzun vadede, çalışan memnuniyetinin artması durumunda, Starbucks’ın marka imajının güçlenebileceği de vurgulanıyor.
Grevdeki çalışanlar, temel olarak üç başlıkta taleplerini ortaya koydu:
1. Adil ve yaşanabilir ücret – Mevcut maaşların yaşam maliyetleri karşısında yetersiz olduğu belirtiliyor.
2. Daha iyi sağlık ve emeklilik hakları – Özellikle yarı zamanlı çalışanların bu konularda eksik kaldığı iddia ediliyor.
3. Şeffaf ve hızlı toplu sözleşme müzakereleri – Görüşmelerin “kasıtlı olarak geciktirildiği” iddiası, sürecin hızlandırılmasını gerektiriyor.
Bu talepler, “Sınıfsal eşitsizliklerin azaltılması” ve “çalışma koşullarının iyileştirilmesi” yönündeki daha geniş bir sosyal hareketin parçası olarak da görülüyor.
Uzmanlar, grevin önümüzdeki iki hafta içinde “daha fazla şehre yayılabileceğini” ve “çözüm sürecinin hâlâ belirsiz” olduğunu belirtiyor. Starbucks’ın üst düzey yöneticileri, “İki haftalık bir müzakere süreci” sonunda bir anlaşmaya varılması hedefiyle hareket ediyor. Ancak, çalışanların ve Mamdani’nin baskısı, bu sürecin hızlandırılmasını zorlayabilir.
Grev devam ederken, Amerikan kamuoyunda da “Büyük kahve zincirlerinin işçi haklarına saygı gösterip göstermeyeceği” sorusu gündemde. Bu tartışma, yalnızca bir işçi hareketi olarak kalmayıp, ülkenin iş-yaşam dengesi ve gelir dağılımı politikaları üzerine geniş bir debatın başlangıcı olabilir.