Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 5. Finansın Geleceği Zirvesi‘nde yaptığı açıklamalarda, IMF’in 2025 projeksiyonlarının gerçekleşmesi halinde Türkiye’nin dünyanın 16. en büyük ekonomisi ve Avrupa’nın 4. büyük ekonomisi olacağını belirtti. “İtalya’yı geride bırakarak Avrupa’nın da en büyük dördüncü ülkesine ulaşacağız” ifadesi, hem yerel hem de uluslararası piyasalarda büyük yankı uyandırdı.


Yılmaz, bu hedefin sadece bir rakam oyunu olmadığını, yapısal reformlar, istihdam politikaları ve finansal istikrar çerçevesinde sürdürülebilir bir büyüme stratejisinin sonucu olduğunu vurguladı.
Zirve konuşmasında, dünya ekonomilerinin ortalama %5 civarında büyüdüğüne dikkat çeken Yılmaz, Türkiye’nin yıllık %3 oranında büyüme kaydettiğini ve bu trendin 2025‑2026 yıllarında da devam edeceğini söyledi. Ancak, ticaret hacimlerinde bazı dalgalanmalar yaşandığını, özellikle küresel korumacılık eğilimlerinin etkili olduğunu da dile getirdi.
Yılmaz, “Dünya ticareti, büyümenin bir miktar üzerinde olacak. Daha kapalı bir dünyaya gidiyoruz” diyerek, dış ticaretin ortak ülkelerin büyüme performansına bağlı olduğunu ve bu bağlamda Türkiye’nin petrol ve emtia piyasalarındaki olumlu tablo sayesinde avantajlı bir konumda olduğunu belirtti.
2025 yılı sonunda kişi başına düşen milli gelirin 1,5 trilyon dolar aşacağı öngörüsü, Yılmaz tarafından “AB ortalamasının %70’ine ulaşmak” olarak tanımlandı. 23 yıllık ortalama %1,9 büyüme oranının, bu geliri mümkün kıldığını ve ülkenin refah seviyesinin Avrupa standartlarına yakınsacağını vurguladı. “Gelecek yıl %72, hatta uzun vadede %100’e ulaşmayı hedefliyoruz” diyerek, finansal istikrar ve enflasyon kontrolünün öncelikli politika hedefi olduğunu yineledi.
Yılmaz, Merkez Bankası rezervlerinin güçlü bir yapı sergilediğini, özellikle 300 milyar dolar değerinde bir altın yastığı bulunduğunu açıkladı. Bu rezervin, ekonomik şoklara karşı tampon görevi gördüğünü ve Türkiye’nin küresel finansal krizlerde daha dayanıklı bir konuma geleceğini ifade etti. TL mevduatının toplam mevduat içindeki payının %0,1’e gerilemesi, likidite yönetiminin etkili bir şekilde gerçekleştiğini gösteriyor.
“Şu anda önceliğimiz enflasyonu daha aşağı çekmek” diyen Yılmaz, bu hedefe ulaşmak için 3 aşamalı bir dezenflasyon planı uyguladıklarını belirtti. Mayıs ayında geçiş dönemini tamamladıklarını, 44 puandan fazla bir enflasyon düşüşü kaydedildiğini, ancak Eylül ayında beklenmedik bir artışla 30’un altı hedefinin geçici olarak geride kaldığını sözlerine ekledi.
2024 yılında 33 şirketin halka arz edilerek 57,3 milyar lira kaynak sağlandığını hatırlatan Yılmaz, 4 Aralık 2025 itibarıyla 17 şirketin daha halka arz edildiğini ve bu firmaların piyasadan 43,1 milyar lira fon topladığını belirtti. Bu hareketlilik, yerli sermaye piyasalarının derinleştiğinin ve yatırımcının güveninin artmasının bir göstergesi olarak yorumlandı.
Ek olarak, EFT sisteminin ortalama işlem hacminin 3 trilyon liraya ulaşması ve FAST sisteminin 2024 yılında günlük ortalama 12,6 milyon işleme çıkması, ülkenin ödeme altyapısının dijitalleşme sürecinde önemli bir aşama kaydettiğini ortaya koydu.
Yılmaz, “Türkiye’nin ekonomik büyümesi, istihdamı ve enflasyon kontrolü birbirini dengeleyen bir çerçevede ilerliyor” diyerek, stratejik hedeflerin sürdürülebilir büyüme, refah artışı ve küresel rekabet gücünün artırılması olduğunu vurguladı. “IMF tahminlerinin gerçekleşmesi halinde, 2025’te Avrupa’nın dördüncü büyük ekonomisi olarak tarih yazacağız” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.