Finans ve Reel Sektör İlişkisi Vurgulandı

Finans ve Reel Sektör İlişkisi Vurgulandı
Yayınlama: 11.12.2025
3
A+
A-

Cevdet Yılmaz, 5. Finansın Geleceği Zirvesi’nde reel sektör ve finans sektörünün karşılıklı güçlendirme ilişkisine dikkat çekti.

Zirveye Genel Bakış

Tuğçe SEZER ODABAŞI‑Fırat ALKIZ/İSTANBUL – 5. Finansın Geleceği Zirvesi ve Para Sohbetleri, Turkuvaz Medya Merkezi’nde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın açılış konuşmasıyla başladı. Zirveye, Cumhurbaşkanlığı Yatırım ve Finans Ofisi Başkanı Ahmet Burak Dağlıoğlu, BDDK Başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu, SPK Başkanı İbrahim Ömer Gönül, Borsa İstanbul Genel Müdürü Korkmaz Ergun ve Turkuvaz Medya Marka ve Pazarlama Grup Başkanı Sinan Köksal gibi üst düzey yöneticiler de katıldı. Hedef, finans ve reel ekonomi arasındaki sinerjiyi artırmak ve yatırım ortamını güçlendirmekti.

Dünya Ekonomisindeki Trendler

Yılmaz, son 22 yılın ortalamasına bakıldığında dünya ekonomisinin yıllık %3,5 büyüdüğünü, 2025‑2026 döneminde ise IMF tahminlerine göre %3,1‑%3,2 arasında bir büyüme beklediğini vurguladı. Ancak tarihsel ortalama %4,1 seviyesinin gerisinde kalındığını ve ticaret hacminin de aynı yönde bir gerileme gösterdiğini belirtti. “Daha kapalı bir dünyaya doğru gidiyoruz” diyerek küresel ticaretin yavaşladığını ifade etti.

2025‑2026 Beklentileri

Türkiye açısından ise 2026’da nispi olarak daha olumlu bir ortam öngörülüyor. Bunun üç temel nedeni var: 1) Avrupa Birliği ve MENA bölgesinin büyüme performansının iyileşmesi, 2) dış ticaretin temel belirleyicisinin kur değil, ticaret ortaklarının büyümesi olması, 3) Türkiye’nin enerji paketleri ve yapısal dönüşümlere verdiği önem. Yılmaz, “Kur dalgalanmaları tartışılabilir, fakat asıl etki ticaret ortaklarımızın büyümesinden geliyor” diye ekledi.

Finansal Koşullar ve Emtia Fiyatları

Yılmaz, küresel enflasyonun beklenenin altında düşmediğini, fakat faiz oranlarının küresel ölçekte gerilediğini ve bu durumun gelişmekte olan ülkeler için olumlu bir finansal ortam yarattığını belirtti. Üçüncü faktör olarak emtia fiyatlarının ılımlı bir seyir izlemesi gösterildi; özellikle petrol fiyatlarının stabil kalması, Türkiye gibi net enerji ithalatçısı bir ülke için kritik bir avantaj sağlıyor.

Finansal İstikrar ve Enflasyon Mücadelesi

Türkiye’nin reel ekonomiyi koruma ve büyütme çabaları sayesinde finansal piyasalarda ortaya çıkan sorunların üstesinden gelmeye çalıştığı vurgulandı. Yılmaz, “Şu anki önceliğimiz finansal istikrarı sağlamak ve enflasyonu düşürmek” diyerek hem para politikası hem de maliye politikalarının birlikte yürütülmesi gerektiğini belirtti. Deprem sonrası mali disiplin ve tasarruf tedbirleri de bu stratejinin parçaları olarak öne çıktı.

Türk Finans Sektörünün Dayanıklılığı

Yılmaz, Türk finans sektörünün kıyaslanamayacak bir dayanıklılık sergilediğini ve uluslararası standartlara uyum sağladığını söz etti. Ekim ayı itibarıyla bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 44,1 trilyon TL, krediler 21,6 trilyon TL, mevduat 25,4 trilyon TL seviyelerine ulaşmış durumda. Sermaye yeterlik oranı %18,9 olup, yasal %8’in çok üstünde bir seviyedir; bu da sektörün krizlere karşı güçlü bir tampon oluşturduğunu gösteriyor.

Reel ve Finans Sektörünün Bütüncül Görüşü

Yılmaz, “Reel sektör‑finans sektörü aynı resmin iki parçası” diyerek, iki sektörün birbirine rakip değil, tamamlayıcı olduğunu bir kez daha vurguladı. Sağlam bir reel ekonomi, finansal piyasalara güvenilir bir temel sağlar; finansın gelişmesi ise yatırım, kredi ve likidite akışını artırarak reel sektörü ileri taşır. Kısa vadeli çıkar çatışmalarının ötesinde, bütüncül bir bakış açısı ile politika üretmenin uzun vadeli sürdürülebilir büyüme için kritik olduğu belirtildi.

Bir Yorum Yazın


Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.