ABD, tartışmalı “Altın Kart” (Trump Gold Card) programını resmi olarak yürürlüğe koydu. Yeni düzenleme kapsamında, ülkeye büyük yatırım yapan yabancılara hızlandırılmış kalıcı oturum izni ve vatandaşlığa giden yol sunuluyor. Başvuru ücreti 15.000 USD olarak belirlenirken, onay sonrası yapılması gereken yatırım miktarı ise 1 milyon USD olarak belirlendi.

Programın sunduğu avantajlar arasında, Green Card sürecinin büyük ölçüde kısaltılması ve vatandaşlık başvurusunun kolaylaşması yer alıyor. Ancak, başvuru ücreti reddedildiği takdirde iade edilmiyor ve doğrudan ABD Hazinesi’ne geçiyor; bu da yaklaşık 630 bin TL’lik bir maliyet anlamına geliyor.
Beyaz Saray, “Altın Kart”ın amacının ABD’ye milyarlarca dolarlık doğrudan yabancı yatırım çekmek olduğunu vurguluyor. Toplanan fonların, hazineye aktarılması ve stratejik sektörlerde, özellikle teknoloji ve altyapı yatırımlarında kullanılacağı ifade ediliyor. Uzmanlar, bu adımın ekonomik canlanmayı tetikleyebileceğini, ancak aynı zamanda sosyal eşitsizliğe yol açabilecek riskleri de taşıdığını belirtiyor.
Göç uzmanları, “Altın Kart”ın mevcut göçmenlik yasalarıyla çelişebileceğini ve eşitlik ilkesine aykırı olduğunu savunuyor. Programın sadece maddi gücü yüksek bireylere ayrıcalık tanıması, vatandaşlık hakkının satılmasına dair uluslararası eleştirileri de beraberinde getirdi. Ayrıca, ulusal güvenlik ve ciddi suç durumlarında programın tek taraflı olarak iptal edilebileceği hükmü, potansiyel bir denetim mekanizması olarak öne çıkıyor.
İlk duyurularda yatırım tutarı 5 milyon USD olarak belirlenmişti. Ancak başvuruların beklenenin çok altında kalması ve yoğun toplumsal tepkiler üzerine tutar 1 milyon USD’ye düşürüldü. Uzmanlar, bu indirim ilk versiyonun başarısızlığının kabulü olarak yorumluyor ve programın sürdürülebilirliği konusunda soru işaretleri oluşturuyor.
ABD Başkanı Donald Trump, 19 Eylül 2025 tarihinde Ticaret Bakanı’na “Altın Kart”ı kurma talimatı veren 14351 sayılı Başkanlık Kararnamesini imzaladı. Programın ilk yıl içinde ne kadar yatırım çekebileceği, başvuru reddi oranları ve uluslararası göç politikaları üzerindeki etkileri ise önümüzdeki aylarda yakından izlenecek konular arasında yer alıyor.