ABD Başkanı Donald Trump, Nicolas Maduro yönetimini terör listesine almasının ardından, Venezuela’ya karşı askeri bir kara saldırı planı olasılığını açıkça dile getirdi. Trump, ülkenin hava sahasının tamamen kapatılması ve sınırların sıkı denetim altında tutulması gerektiğini savunarak, “Venezuelalılar artık amerika halkını zehirleyen bir narkoterörist devleti kontrol ediyor” ifadelerini kullandı.
Güney Carolina Senatörü Lindsey Graham, X (Twitter) üzerinden yaptığı bir gönderide, “Başkan Trump’ın, arka bahçemizdeki uyuşturucu halifeliği ülkeleriyle, özellikle de Venezuela ile mücadele kararlılığını takdir ediyorum” dedi. Gönderinin devamında, Maduro’yu “ABD’yi zehirleyen bir narkoterörist devletin başı, Hizbullah gibi terör örgütleriyle ittifak kuran bir lider” olarak nitelendirdi. Graham, “Bu mevsimde Türkiye ve İran’ın çok güzel olduğunu duydum” diyerek, Türkiye’nin olası bir sürgün destinasyonu olabileceği ihtimalini gündeme taşıdı.
Graham’ın açıklamasından bir alıntı:
“On yılı aşkın bir süredir Maduro, Amerika’yı zehirleyen bir narkoterörist devleti kontrol ediyor. Başkan Trump’ın bu çılgınlığı sona erdirmesi, Amerikan vatandaşlarının hayatını kurtaracak ve Venezuela halkına yeni bir yaşam şansı verecektir. Bu mevsimde Türkiye ve İran çok güzel.”
Geçtiğimiz günlerde Washington Post, gizli bir kaynağa dayandırdığı haberinde, Maduro’nun “Türkiye’ye sürgün edilebileceği” ihtimalini ortaya attı. Kaynağa göre, “Türkiye onun için mükemmel bir yer; Maduro, Erdoğan’a güveniyor ve Erdoğan’ın Trump’la iyi ilişkileri var.” şeklinde bir değerlendirme yapıldı. Bu iddia, bölgesel güç dengelerinin yeniden şekillenebileceği spekülasyonlarını ateşledi.


Türkiye’nin olası bir sürgün ülkesi olarak anılması, Ankara’nın Latin Amerika politikasında son yıllarda izlediği çok yönlü yaklaşımın bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Erdoğan yönetimi, hem bölgesel istikrarı destekleme hem de ABD‑Türkiye ilişkilerini dengeleme çabası içinde, “ortak çıkar” çerçevesinde Venezuela gibi kriz bölgelerine diplomatik bir tampon sağlama stratejisi izleyebilir. Ancak bu durum, İran’la ortak söylemi de beraberinde getiriyor; Graham’ın mesajında İran’ın da “çok güzel” olarak anılması, ABD’nin iki ülkeye aynı anda eleştirisel bir gözle bakmadığını gösteriyor.
ABD’nin Ağustos sonunda denizaltı ve savaş gemileriyle Venezuela açıklarına gönderdiği filo, uluslararası hukuk uzmanları tarafından “görülmesi zor bir ihlal” olarak nitelendirildi. Özellikle USS Gerald R. Ford gibi devasa bir uçak gemisinin bölgeye yönlendirilmesi, “uyuşturucu kaçakçılığı” bahanesiyle gerçekleştirilen askeri müdahalelerin sınırlarını yeniden tartışmaya açtı. Venezuela’nın 4,5 milyon milis gücünü seferber ettiği açıklaması ise bölgedeki gerilimin daha da artabileceğinin sinyalini veriyor.
Graham’ın Türkiye ve İran övgüsü, hem ABD içindeki “sert dış politika” yanını hem de Orta Doğu‑Latin Amerika arasında yeni bir diplomatik köprü olasılığını işaret ediyor. Eğer Maduro’nun “Türkiye’ye sürgün” planı somut bir adım haline gelirse, bu durum ABD‑Türkiye ilişkilerinde yeni bir dönüm noktası yaratabilir; aynı zamanda Venezuela’da rejim değişikliği yönündeki baskıyı da artırabilir. Öte yandan, bölgedeki askeri hareketlilik ve uluslararası hukuka aykırılık iddiaları, ABD’nin küresel itibarını sarsabilecek riskler barındırıyor.