CHP, “Terörsüz Türkiye” süreci kapsamında düzenlenecek İmralı görüşmesine katılmayacağını duyurdu. Diyarbakır milletvekili Suna Kepolu Ataman, kararı sert sözlerle eleştirerek, CHP’nin tarihsel olarak Kürt halkının yanında olmadığını ve atalarımızı idam ettiğini iddia etti.
Cumhuriyet Halk Partisi, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin öncülük ettiği ve iktidarın “Terörsüz Türkiye” süreci çerçevesinde İmralı’da Abdullah Öcalan ile yapılması planlanan görüşmeye katılmayacağını resmi bir açıklama ile bildirdi. Karar, hem parti tabanında hem de muhalefet çevrelerinde yoğun tartışmalara yol açtı; bazı kesimler bu tutumu “barış sürecine zarar” olarak nitelendirirken, diğerleri ise güvenlik kaygıları nedeniyle destekledi.

AK Parti Diyarbakır Milletvekili Suna Kepolu Ataman, CHP’nin İmralı heyetine katılmama kararını “CHP hiçbir zaman Kürtlerin yanında olmadı, atalarımızı idam etti” şeklinde eleştirdi. Ataman, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “CHP, atalarımızı idam etti. CHP hiçbir zaman Kürt halkının yanında olmadı. Bugüne kadar Kürtler için kayda değer bir adım atmadı. Ne söyledilerse kendi çıkarları için söylediler.” Bu sözler, partinin tarihsel bağlamda Kürt sorununa yaklaşımını yeniden gündeme taşıdı.
Ataman, Meclis Komisyonu’nun İmralı’yı ziyaret etme kararına dikkat çekerek, “Kim gitmezse gitmesin, bu komisyon İmralı’ya gidip Öcalan ile oturacak” dedi. Bu açıklama, parlamenterlerin doğrudan çatışma çözüm sürecine dahil olma iradesini gösterirken, aynı zamanda muhalefetin aynı çerçevede yer almamasının bir kez daha vurgulanması anlamına geliyor.
Suna Kepolu Ataman, sürecin başarısından emin olduğunu vurguladı: “Bu süreç her şekilde sonuca ulaşacaktır. Kürt halkı da istiyor, Türk halkı da istiyor. Kürtler ve Türkler birbirinden ayrılamaz.” Ataman’ın bu ifadesi, hem ulusal birliğe hem de bölgesel barışa dair umutları pekiştirmeyi amaçlıyor.
CHP’nin İmralı kararı, ülke içinde iki ana hat üzerinde yankı buldu. Bir yanda parti mensupları, kararın “siyasi bir strateji” olduğunu savunarak güvenlik endişelerini öne sürerken; diğer yanda muhalefet eleştirmenleri, bu tutumun “barış sürecine zarar” ve “kürt vatandaşların güvenini sarsma” riski taşıdığını iddia ediyor. Bu ikili tartışma, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin terörle mücadele ve Kürt sorununa yaklaşımını şekillendirecek kilit bir nokta olarak görülüyor.