“Bu ülkede yarım asırdır Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda ne işçinin dediği oluyor ne işverenin dediği oluyor; ülkeyi yönetenlerin dediği oluyor. Bu dün de öyleydi, bugün de öyle; ama bunun son bulması gerekiyor.” şeklinde Ergün Atalay, komisyonun işçi ve işveren temsilinden yoksun, tamamen iktidarın kontrolünde olduğunu belirtti.

Atalay, asgarî ücretle çalışan 9 milyona yakın insanın temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını, hatta birçok işyeresinde asgari ücretin altında ödeme yapıldığını dile getirdi. “Emeklinin aldığı ücret ortada, asgari ücretlinin aldığı ücret ortada; bu ücretlerle bir ayı, bir haftayı dahi tamamlayamazsınız” diyerek, iki grup arasındaki eşitsizliğin altını çizdi.
Atalay, “örgütlü olunsa, sendikalı olunsa bu problemlerin büyük bir bölümünü çözme imkanı var” ifadesiyle, sendikaların aktif rol almasının şart olduğunu vurguladı. Üç dönemdir masada bulunan TÜRK-İŞ’in, hükümetin iyi niyetli olduğu yıllarda asgari ücreti artırabildiğini, kötü yıllarda ise bu artışı sağlayamadığını belirtti.
Ergün Atalay, TÜİK’in 400’ün üzerindeki kalemi arasında kirayı, gıdayı, eğitimi ve ulaşımı da sayarak, asgari ücretin bu dört kalemin ortalaması üzerine inşa edilmesi gerektiğini savundu. “Geçen sene kira ne kadardı, bu sene kaç para oldu? Temel gıda maddeleri ne kadardı? Eğitim ve ulaşım ne kadardı?” sorularını sorarak, somut bir hesaplama metodolojisi önerdi.
Atalay, “Komisyonun değiştirileceğiyle ilgili bir kararname çıkmadan, bu konuyu konuşmanın bir anlamı yok” diyerek, resmi bir belge ve kararname talep etti. Bakanın bu konuda bir yazı hazırlama sözü vermesine rağmen, somut bir adım atılmadığını eleştirdi.
Toplumun bir kesiminin “Komisyona katılmıyor musunuz, iyi yapıyorsunuz” şeklinde destek verirken, diğer bir kesimin “Oraya katılın” talep ettiği belirtiliyor. Atalay ise, “Biz aynı noktadayız, ben aynı noktadayım” diyerek, mevcut durumun değişmesi gerektiğini ısrarla vurguladı.
Atalay, asgari ücretin sadece bir rakam olmaktan çıkarılıp, gerçek yaşam maliyetlerine dayalı bir kriter haline getirilmesi gerektiğini savunuyor. Ayrıca, sendikaların aktif katılımı ve hükümetle şeffaf diyalog sağlanmadan sürdürülebilir bir çözümün mümkün olmadığını belirtiyor.