Erdal Altun, yaptığı basın açıklamasında, 2025 yılı asgari ücretinin 22.104 TL olarak belirlendiğini ancak yıl sonuna gelindiğinde alım gücünün ortada ve hatta açlık sınırının altına düştüğünü belirtti.
Altun, 2026 yılı için gündemdeki 27‑28 bin TL rakamlarının tartışılması yerine, “asgari ücretlinin insanca yaşayabileceği bir gelir seviyesi” oluşturulması gerektiğini savundu.
“Sorun, asgari ücretin artması değil, alım gücünün yok olmasıdır.” sözleriyle, zamların ardından gelen enflasyonist fiyat artışlarının çalışanları daha da yoksullaştırdığını vurguladı.
Altun, bu kısır döngünün kırılması için üç temel çözüm önerdi:
1. Asgari ücrette sigorta primlerinin devlet tarafından karşılanması – işveren üzerindeki mali yükün hafifletilmesi, çalışanların net maaşının artırılması.
2. Enflasyonla etkin mücadele – fiyat istikrarının sağlanması, zamların “zamların zammı” olmaktan çıkması, üretimin desteklenmesi.
3. Kapsamlı sosyal politikalar – temel gıda ürünlerinde fiyat denetimi, kamu hizmetlerinde fahiş artışların engellenmesi, ulaşım‑eğitim‑enerji‑barınma alanlarında destek programları.


Altun ayrıca gençlerin GSS (Genel Sağlık Sigortası) primi üzerinden otomatik olarak borçlandırılmasına da sert tepki gösterdi.
2023 yılına ait kararname ile GSS primi %3’ten %6’ya yükseltilmiş, 780 TL’den 1.560 TL’ye çıkmıştı.
Bu artış, özellikle işsiz gençler, düşük gelirli aileler ve sağlık sorunlarıyla mücadele eden vatandaşlar için “ödenemez bir yük” haline gelmiş durumda.
Altun, “GSS primleri üzerinden gelir elde etmek sosyal devlet anlayışına aykırıdır” diyerek, primlerin geri alınması ve sistemin yeniden düzenlenmesi gerektiğini savundu.
Saadet Partisi’nin bu açıklaması, ülke genelinde artan enflasyon, asgari ücret tartışmaları ve sağlık sigortası politikalarıyla ilgili tartışmalara yeni bir boyut kazandırdı.
Parti, yalnızca eleştirmekle kalmayıp, somut çözüm paketleri sunarak “çözüm üreten bir parti” kimliğini pekiştirmeyi hedefliyor.
Ekonomistler, Altun’un önerilerinin enflasyonla mücadelede yapısal reformlar ve işveren‑çalışan dengesinde sürdürülebilir bir çerçeve oluşturabileceği konusunda hemfikir. Ancak uygulama sürecinde devlet bütçesi, sosyal güvenlik fonları ve politik irade gibi faktörlerin kritik rol oynayacağı vurgulanıyor.
Bu bağlamda, 2026 asgari ücret görüşmelerinin “çalışanların gerçek alım gücünü koruyan” bir çerçevede sonuçlanması, hem ekonomik hem de sosyal açıdan Türkiye’nin geleceği için belirleyici olacak.