15 yıl önce Bilecik’in Osmaneli ilçesi Kızılöz köyünde, Bayram Özçanak bir öğretmen arkadaşıyla birlikte sadece birer kovan alarak arıcılığa adım attı. “2010 yılında bir öğretmen arkadaşımla birer kovan aldık. İlk etapta birer arı ile başladık.” diye anımsıyor. İlk sene sadece 10 arı ile başlayan süreç, yıllar içinde kademeli büyüme prensibiyle 200 koloniye ulaştı.


Özçanak, dışarıdan alınan ana arıların maliyetinin yüksek olduğunu vurgulayarak, kendi genetik ırkını seçip üretmeye karar verdi. “Her arıcının kendi ana arısını üretmesi gerekiyor. Dışarıdan almak maliyetli oluyor sürekli.” Bu karar, sadece kendi işletmesinin kârlılığını artırmakla kalmadı, aynı zamanda bölgedeki arıcıların bağımsızlığını da güçlendirdi. 2024 yılında yaklaşık bin ana arı satışı yapan Özçanak, bu sayıyı sosyal medya üzerinden aldığı taleplerle artırdı ve Türkiye’nin birçok iline kargo yoluyla ulaştırdı.
Başarıların yanı sıra, Özçanak “sıcak hava, taşıma sırasında oluşan darbelere bağlı zayiatlar ve otobüs firmalarının uyguladığı sert davranışlar” gibi sorunları da dile getirdi. Özellikle sıcak yaz aylarında ana arıların ölüme maruz kalması, üreticinin maliyetlerini artırıyor. Ayrıca, taşıma sırasında peteklerin kırılması ve koloni zarar görmesi, hem arıların hem de üreticinin kaybına yol açıyor. Bu sorunlar, “işin üzücü tarafları” olarak nitelendirildi.
Özçanak, arıların sağlığını korumak için körüğün önemine de değindi: “Arıcının can yoldaşıdır körük. Körük arıların üzerine sıkıldığında, koloninin yangın riskini azaltır.” Ancak hırçın bir koloniyle çalışırken körüğün aşırı kullanımı iğneyle yaralanmaya sebep olabiliyor. Bu denge, modern arıcılıkta teknik bilgi ve deneyimin ne kadar kritik olduğunu gösteriyor.
Türkiye, dünya çapında en büyük arıcılık ülkelerinden biri olma yolunda. Bayram Özçanak gibi yerel girişimciler, genç nesillerin arıcılığa yönlendirilmesi ve genetik çeşitliliğin korunması açısından büyük bir rol oynuyor. Üretilen binlerce ana arı, sadece bal üretimini artırmakla kalmayıp, aynı zamanda tarımın polinasyon hizmetlerini güçlendiriyor ve ekosistemin sürdürülebilirliğine katkı sağlıyor.
Bu başarı öyküsü, hobi olarak başlayan bir işe azim, bilgi ve yerel dayanışmanın nasıl büyük bir ekonomik ve ekolojik değere dönüşebileceğinin canlı bir kanıtıdır.