2019 yılında İstanbul’da yüksek bir yerden düşen 41 yaşındaki Onur Ozan Önal, kazanın ardından ciddi bir travma yaşadı. Bu travma, böbrek fonksiyonlarının tamamen kaybolmasına yol açtı ve bir yıl boyunca diyaliz tedavisine bağımlı hâle getirdi.

Yüksekten düşmenin yaratmış olduğu iç organ yaralanmaları, özellikle böbreklerde oluşan mikrovazoların ve kas dokusunun parçalanmasıyla ilişkilendiriliyor. Dr. Veysel Umman, bu tür büyük travmaların böbreklerde kalıcı hasar oluşturabileceğini vurguluyor.
Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Organ Nakli Merkezi Sorumlusu Doç. Dr. Veysel Umman ve ekibi, Onur’un durumunu yakından takip ederek tamamen drensiz bir nakil ameliyatı gerçekleştirdi. Ameliyat öncesinde hastanın obezite sorunu da göz önünde bulundurularak üç buçuk aylık bir kilo verme programı uygulandı; bu sayede 10 kilogram verildi ve cerrahi alan daha güvenli hale getirildi.
Onur’un ablası Nalan, kazadan hemen sonra kardeşinin diyaliz makinesine bağlandığını görünce organ bağışı kararını verdi. “Hayat, sevdiklerimizle birlikteyken güzeldir” diyerek, canlı bağışın ne kadar büyük bir fedakârlık olduğunu dile getirdi. Nalan, bağış sonrası iki gün içinde taburcu olup, normal hayatına hızlıca döndü.
Doç. Dr. Umman, “kapalı ameliyat yöntemi, ağrıyı ve iyileşme süresini önemli ölçüde azaltır” açıklamasını yaptı. Hem alıcı hem de verici hastalar, ameliyatın üçüncü ve ikinci gününde taburcu edilerek, kısa sürede iş ve sosyal yaşantılarına dönebiliyorlar. Bu durum, Türkiye’de organ bağışı bilincinin artması gerektiğinin altını çizerken, kadrovradaki organ bağışı uygulamalarının da yaygınlaştırılmasının gerekliliğini vurguluyor.
Türkiye’de her yıl 10.000’den fazla kişi böbrek yetmezliğiyle mücadele ediyor ve diyaliz tedavisi alıyor. Ancak organ bağışıyla gerçekleştirilen böbrek nakilleri sadece toplam ihtiyacın %15’ini karşılayabiliyor. Uzmanlar, canlı bağışçıların genetik uyum avantajı sayesinde nakil başarısının %90’ın üzerine çıktığını belirtiyor.
Ameliyat sonrası Onur, “Nakilden önce iş ve dış dünya odaklıydım; şimdi ise aileme ve kendime daha çok yöneliyorum” diyerek yaşam tarzını tamamen değiştirdi. Beslenme ve hareket alışkanlıklarına daha fazla özen gösteriyor, enerji seviyeleri yükseldi.
Ablası Nalan ise bağışın “hiçbir değişiklik yaratmadığını” ve “sevdiklerimizle daha uzun ve sağlıklı bir yaşam süreceğimizi” vurguluyor. Onur ve Nalan’ın hikayesi, organ bağışının yalnızca bir hastayı değil, iki hayatı da nasıl dönüştürebileceğinin somut bir örneği.
Uzmanlar, büyük travmalar, kas ezilmeleri ve bazı ilaç tedavileri gibi durumların böbrek hasarına yol açabileceğini hatırlatarak, erken tanı ve düzenli kontrol önemini vurguluyor. “Halsizlik, şişlik, ödem gibi belirtiler yaşarsanız, vakit kaybetmeden böbrek fonksiyonlarınızı kontrol ettirin” diye uyarıyor Dr. Umman.
Organ bağışı bilincinin artması, sadece bireysel hayatları kurtarmakla kalmayıp, toplum sağlığına de büyük katkı sağlayacak.