
Radyoloji sadece bir görüntüleme tekniği değildir; “Radyoloji sadece görmek değil, aynı zamanda iyileştirmektir” diyerek Prof. Dr. Cengiz Erol, bu alandaki dönüşümü vurguladı. X‑ışınının 1895’te keşfi, tıbbın gözlerini açmış ve o günden beri radyoloji, hastalıkların erken tanısının anahtarı haline gelmiştir. Günümüzde bilgisayarlı tomografi (CT), manyetik rezonans görüntüleme (MRI), ultrason ve nükleer tıp gibi yöntemlerle tümörler, damar tıkanıklıkları ve hatta fetüsün kalp atışları detaylı bir biçimde incelenebilmektedir.

Prof. Dr. Erol, girişimsel radyolojinin hastaların cerrahi müdahale ihtiyacını azaltan bir köprü olduğunu belirtti. “Bir iğne deliğinden girerek hastalıkları kan kaybı ve iz bırakmadan tedavi edebiliyoruz” diyerek bu yöntemin güvenliği ve etkinliği üzerinde durdu. Ancak gereksiz radyasyondan kaçınılması gerektiğini ve her görüntüleme talebinin klinik bir gerekçeye dayanması gerektiğini vurguladı.
Radyologların sağlık sistemindeki kritik yerini tanımlayan Erol, “Radyologlar, her tanının ve tedavinin arkasındaki kahramanlardır” diyerek mesleklerinin görünmez ama vazgeçilmez olduğunu ifade etti. Çalışmalarının çoğu perde arkasında gerçekleşirken, hastaların yaşam kalitesini doğrudan etkilediklerini ekledi.
Teknolojik gelişmelerin ışığında, yapay zekâ (YZ) radyolojiye entegrasyonu hız kazandı. Prof. Dr. Erol, YZ’nın görüntülerin “bilginin toplanması ve işlenmesinde sağladığı katkılar sayesinde tanı ve tedavide daha doğru ve hızlı sonuçlar elde edeceğimizi” söyledi. Otomatik lezyon tespiti, risk sınıflandırması ve tedavi planlaması gibi alanlarda YZ’nın gelecekteki rolünün büyük olacağını belirtti.
Dünya Radyoloji Günü’nün amacı, bu alandaki bilimsel ilerlemeleri kamuoyuna tanıtmak ve genç nesilleri mesleğe teşvik etmektir. Prof. Dr. Erol, “Radyoloji, sadece bir tanı aracı değil, hastaların iyileşme sürecine doğrudan katkı sağlayan bir köprüdür” diyerek, eğitim, araştırma ve inovasyonun sürdürülebilir bir sağlık sistemi için kritik olduğunu vurguladı.