ABD’de yayımlanan analiz Türkiye’yi yeni jeopolitik mimarinin merkezine koydu

ABD’de yayımlanan analiz Türkiye’yi yeni jeopolitik mimarinin merkezine koydu
Yayınlama: 07.12.2025
3
A+
A-

RealClearWorld’ün yeni analizine göre, Türkiye artık Karadeniz’in güvenlik mimarisinin kilit bir unsuru hâliyle öne çıkıyor.

Analizin temel bulguları

ABD’de karar alıcıların ve düşünce kuruluşlarının yakından takip ettiği RealClearWorld, Ukrayna Savaşı’nın geleceğine ilişkin yayımladığı kapsamlı raporda Türkiye’yi Karadeniz güvenlik mimarisinin “zorunlu merkezi” olarak tanımladı.

Uzman görüşü: Emir Abbas Gürbüz

Türk dış politika uzmanı Emir Abbas Gürbüz tarafından kaleme alınan analiz, savaşın donmuş çatışma modeline sürüklenirken bölgedeki dengelerin Ankara ekseninde yeniden şekillendiğini vurguluyor. Gürbüz’e göre sahadaki tablo, hem Moskova’nın kesin zaferine hem de Kiev’in toprak bütünlüğünü tam olarak geri kazanmasına kapı açmıyor; bu durum Türkiye’nin stratejik ağırlığını bölge için vazgeçilmez bir konuma taşıyor.

Askeri ve diplomatik dinamikler

Askeri değerlendirmeler, cephe hattının dört yılın ardından kritik bir eşiğe dayandığını gösteriyor. Ukrayna’nın hava savunmasında dış kaynaklara bağımlı hâle gelmesi, Rusya’nın insan gücü ve lojistikte yaşadığı aşınma, geniş cephelerde iki tarafın da ilerleme üretememesi, donmuş çatışma ihtimalinin temel nedenleri olarak ortaya konuluyor. Bu durum, savaşın topyekün askeri mücadeleden çıkıp diplomatik alanda şekillenecek bir döneme girdiğini işaret ediyor.

ABD’nin 28 maddelik planı

Analizde yer verilen 28 maddelik ABD planı, Ukrayna’yı uzun yıllar “gri bölge” statüsünde tutacak bir çerçeve olarak değerlendiriliyor. Plan, Kiev’in NATO üyeliğini fiilen ortadan kaldırırken işgal altındaki bölgelerin hukuki konumunu muğlak bırakıyor. Gürbüz, bu tabloyu “Kore tipi fiili bölünme” olarak nitelendiriyor. Cephe hatlarının kalıcı hâle gelmesi ve ateşkesin ucu açık yapısı, savaşın belirsizlik üreten ara statüyle sonuçlanacağı fikrini güçlendiriyor.

Karadeniz’de jeopolitik karmaşa

Bu yeni durum, Karadeniz’de hem hukuki hem de jeopolitik bir karmaşa yaratıyor. Deniz yetkilerinin kara sınırlarına göre belirlendiği sistemde, Kırım ve Azak Denizi kıyılarının fiili durum ile hukuki statü arasında sıkışması, deniz alanlarını tartışmalı hâle getiriyor. Gürbüz, bunun enerji arama faaliyetlerinden boru hatlarına, liman güvenliğinden tahıl koridoruna uzanan geniş bir risk alanı doğurduğunu belirtiyor. Bu ortamda Türkiye’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi‘ni uygulamadaki istikrarı, Karadeniz güvenlik çerçevesinde ayakta duran en sabit unsur olarak öne çıkıyor.

NATO ve bölgesel dengeler

Analiz, Romanya ile Bulgaristan’ın sınırlı donanma kapasitesine dikkat çekerken, NATO’nun Karadeniz’de caydırıcılık oluşturmakta zorlandığını ifade ediyor. Bu tablo, Türkiye’yi askeri imkanları, diplomatik temas kanalları ve coğrafi konumu nedeniyle bölgenin tek işleyen denge mekanizmasına dönüştürüyor. Gürbüz’e göre ittifak içinde Türkiye’nin yerini doldurabilecek başka bir aktör bulunmuyor.

“Turkish Gateway – Türk Geçidi” modeli

Analizin omurgasını oluşturan en dikkat çekici bölüm, Gürbüz’ün literatüre sunduğu “Turkish Gateway – Türk Geçidi” modeli. Bu modele göre Ukrayna, Moskova’yı doğrudan karşıya alan Batı entegrasyonu ile Kiev’i yalnız bırakan sert izolasyon çizgisi arasında sıkışmış durumda. Çıkış yolu, Moskova’nın sert tepkisine yol açmayan fakat Kiev’in Batı bağlantılarını kesmeyen ara zemin üzerinden geçiyor. Gürbüz, Gürcistan’ın Ankara aracılığıyla NATO ve AB ile bağlarını ilerletmesini, Orta Asya ülkelerinin Türk Devletleri Teşkilatı üzerinden Türkiye ile ilişkilerini güçlendirmesini örnek göstererek Ukrayna’nın da Ankara üzerinden sürdürülebilir entegrasyon üretebileceğini belirtiyor. Bu modelde Türkiye, Batı’nın ileri hattı şeklinde değil, bölgedeki rekabeti ve iş birliğini aynı anda yönetebilen kabul edilebilir bir arayüz olarak konumlanıyor.

ABD iç politikasının etkisi

Gürbüz, ABD’deki yönetim değişiminin Türkiye’nin önemini artırdığını ifade ediyor. Trump yönetiminin dış politikaya hesap odaklı yaklaşması, Karadeniz‑Kafkasya hattında doğrudan angajmandan uzak duran bir strateji ortaya çıkarıyor. Bu nedenle Washington, Ukrayna dosyasını Ankara üzerinden yürütmeyi maliyeti düşük ve etkisi yüksek bir seçenek olarak görüyor. Analiz, bu yaklaşımın Türkiye’yi artık “zor ortak” kategorisinden çıkarıp bölgesel güç projeksiyonunun taşıyıcı unsuru haline getirdiğini gösteriyor.

Uzman yorumu

Hariciye Dış Politikaları ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi Direktörü ve Türk Atlantik Konseyi Genel Sekreteri Emir Abbas Gürbüz, Ukrayna’nın geleceğinde Türkiye’nin rolünün “siyasi romantizmden uzak, sahadaki gerçekliğe dayanan bir tercih” olduğunu belirtti. Gürbüz, Ukrayna’nın Batı’ya doğrudan yönelmesinin Moskova tarafından tehdit algısı yarattığını, tamamen uzaklaşmasının ise Kiev’i güçsüz bıraktığını vurgulayarak şu ifadeyi kullandı:

“Türkiye bu ikilemin ortasında tek uygulanabilir arayüzdür. Turkish Gateway kavramı soyut bir diplomatik öneri yerine sahadaki gerçekliğe uygun, uygulanabilir stratejik modeldir.”

ABD’de yayımlanan analiz, Ukrayna Savaşı sonrasında kurulacak yeni güvenlik düzeninde Türkiye’nin Karadeniz’den Kafkasya’ya uzanan hatta yükselen bir güç olarak konumlandığını ortaya koyuyor.

Bir Yorum Yazın


Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.