“Enerjinin, münhasıran enerji arz güvenliğinin insanlığın en stratejik meselelerinden birisi haline geldiği bir çağda yaşıyoruz” diyerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi’nde 11. Enerji Verimliliği Forum ve Fuarı’na katılanları uzun bir giriş konuşmasıyla karşıladı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in eleştirilerine yanıt verirken, “ABD ile imzaladığınız mutabakatla ileri reaktör teknolojileri gibi yeni nesil teknolojilerin geliştirilmesi öngörülüyor. Türkiye’nin iyiliğini düşünen hiç kimse bunlardan rahatsız olmaz. Ana muhalefetin haksız eleştirilerine maruz kalıyoruz. Ne diyelim uzaktan kumandayla ancak bu kadar siyaset yapılır” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, “Artan nüfus ve büyüyen ekonomiye paralel bir şekilde, dünyanın enerji ihtiyacı da yıldan yıla artıyor” diyerek, enerji talebinin sadece nüfus artışıyla değil, aynı zamanda refah seviyesinin yükselmesiyle de paralel bir şekilde yükseldiğini vurguladı. Elektrikli ev aletleri ve otomobillerin satış rakamları üzerinden şu verileri paylaştı:
– 2024 yılında beyaz eşya satışları %7 artarak 10 milyonu geçti.
– Ocak‑Eylül 2024 dönemi içinde yaklaşık 134 bin elektrikli otomobil satıldı.
– Doğalgaz altyapısının ülke genelinde %85’e ulaşması, 2002‑2024 arasında doğal gaz tüketiminin 17,4 milyar m³’den 53,2 milyar m³’ye çıkması gibi istatistikler, enerji talebinin büyüklüğünü somut rakamlarla gösterdi.
Konuşmasında Türkiye’nin 2022‑2024 döneminde yıllık ortalama %5,4 büyüdüğünü, kişi başına milli gelirin 2003‑2024 yılları arasında 3 600 USD’den 15 325 USD’ye yükseldiğini hatırlattı. 2025 ikinci çeyreğinde kişi başı gelirin 17 000 USD’ye, 2028’de ise 21 000 USD’ye ulaşması hedefleniyor. “2028 yılında ekonomimizi 1,9 trilyon dolar, ihracatımızı 300 milyar dolar, turizm gelirlerimizi ise 70 milyar doların üzerine çıkarmayı planlıyoruz” şeklinde bir vizyon ortaya koydu.
Bu büyüme hedefleri, enerji talebinin karşılanması, yerli ve yenilenebilir enerji yatırımlarıyla doğrudan ilişkilendirildi. Erdoğan, “Türkiye, Karadeniz’de 785 milyar metreküp doğalgaz keşfiyle enerji bağımsızlığına giden yolda önemli bir adım attı” diyerek, yerli kaynakların önemini vurguladı.
ABD ile imzalanan mutabakat çerçevesinde “ileri reaktör teknolojileri” gibi yeni nesil nükleer projelerin geliştirilmesi planlandığını belirten Erdoğan, Akkuyu dışında başka nükleer santral projelerinin de gündemde olduğunu, müzakerelerin sürdüğünü ifade etti. “Enerji verimliliği en temiz ve en ucuz enerji kaynağıdır” sözleriyle, yenilenebilir enerji yatırımlarına da dikkat çekti. Çöpten çıkan metan gazının elektriğe dönüştürülmesi, yeşil enerjiye yapılan yatırımlar ve uluslararası ödüller, hükümetin enerji dönüşümüne verdiği önemi pekiştiriyor.
Erdoğan, muhalefetin “haksız eleştirilerine” maruz kaldığını, partilerinin sürekli yolsuzluk ve skandal iddialarıyla “canlı kalkan” oluşturduğunu dile getirdi. “Ne diyelim uzaktan kumandayla ancak bu kadar siyaset yapılır” ifadesi, muhalefetin politikalarını eleştiren sert bir söylem olarak kayıtlara geçti.
Türkiye’nin 2030 yılında 88 milyon, 2050’de ise 94 milyon nüfusa ulaşması öngörülüyor. Bu demografik artışın enerji tüketimine etkisi, “elektriksiz bir hayat sadece şehirlerde değil, en ücra köyde, kasabada bile artık mümkün değil” şeklinde açıklanıyor. Enerji arz güvenliğinin çeşitlendirilmesi, tek bir ülkeye ya da kaynağa bağımlılığın azaltılması, uzun vadeli müzakereler ve fiyat garantileriyle sağlanacak.
Erdoğan, “Ülkemizi enerji üstü haline getirecek projeleri hayata aldık. Tedarikçilerimizi çeşitlendirdik. Akkuyu haricinde başka nükleer santral projelerimizde var. Bunlarla ilgili görüşmelerimiz devam ediyor” diyerek, enerji stratejisinin çok yönlü olduğunu vurguladı.
Uzmanlar, Erdoğan’ın enerji ve ekonomik büyüme hedeflerini, mevcut altyapı yatırımları ve dış finansman olanakları ışığında değerlendiriyor. Özellikle yenilenebilir enerji kapasitesinin artırılması, doğal gaz ithalat maliyetlerinin düşürülmesi ve nükleer santrallerin inşa sürecindeki teknolojik transfer, Türkiye’nin enerji bağımsızlığı yolunda kritik adımlar olarak görülüyor. Ayrıca, “uzaktan kumandayla siyaset” ifadesi, siyasi söylemin medya ve teknoloji kullanımına dair yeni bir metafor olarak tartışılıyor.
Bu çerçevede, enerji politikalarının hem iç hem dış faktörlerle şekillendiği, ekonomik büyümenin sürdürülebilir enerji altyapısıyla paralel yürütülmesi gerektiği sonucuna varılıyor.