“Türkiye; öngörülebilir yatırım ortamı, güçlü sanayi altyapısı ve nitelikli insan kaynağıyla, Almanya’nın otomotivde ihtiyaç duyduğu güvenilir, rekabetçi ve uzun vadeli ortağıdır.” diyerek Kacır, Alman şirketlerini “güçlü yatırım zeminine ve yükselen mobilite fırsatlarının merkezine” davet etti.

Bu çağrı, sadece mevcut yatırım fırsatlarını değil, aynı zamanda TOGG gibi yerli markaların uluslararası arenada rekabet edebileceği bir platform sunmayı da amaçlıyor.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Türkiye’nin yıllık 2,2 milyon araç üretim kapasitesiyle küresel tedarik zincirindeki rolünün hızla genişlediğini vurguladı. Geçtiğimiz yıl 37,2 milyar dolar ihracat ile rekor kıran otomotiv sektörü, 2025’in ilk on ayında da güçlü bir ivme gösterdi.
İstatistiklere göre, Türkiye şu anda Avrupa’da ticari araç ve otobüs üretiminde birinci, otomotiv üretiminde dördüncü konumda bulunuyor. Bu başarı, yüksek katma değerli parçaların uluslararası kalite standartlarında üretimi ve esnek, ölçeklenebilir üretim altyapısının bir sonucudur.
Kacır, yerli elektrikli ve akıllı otomobil TOGG’un, yalnızca iç talebi karşılamakla kalmayıp, Avrupa’nın en gelişmiş pazarlarında da tercih edileceğini belirtti. “TOGG, yeni mobilite teknolojilerindeki fırsatları yakalamak için atılmış kritik bir adımdır” diyerek, markanın yeni nesil batarya, güç elektroniği, şarj altyapısı ve araç içi yazılım çözümleriyle Almanya’nın yeşil dönüşüm hedeflerine tam uyumlu olduğunu vurguladı.
Şu ana kadar 36.000 şarj istasyonu kurulduğunu hatırlatan Kacır, bu altyapının yatırımcılar için ek bir cazibe unsuru olduğunu belirtti.
Almanya’da faaliyet gösteren 8.000’i aşkın Alman sermayeli şirketin Türkiye’de çalıştığını ve bu firmaların üretim, istihdam ve ihracat yoluyla iki ekonomiye değer kattığını dile getirdi. Aynı şekilde, Almanya’da 80.000’den fazla Türk kökenli şirket yıllık 50 milyar dolar cirolarıyla Alman ekonomisine dinamik bir güç sağlıyor.
Bu iki yönlü iş birliğinin, özellikle küresel tedarik zincirlerinin yeniden şekillendiği bir dönemde stratejik bir köprü oluşturduğunu vurguladı.
Kacır, Türkiye’nin AB Gümrük Birliği ve çeşitli serbest ticaret anlaşmaları sayesinde 1 milyar tüketiciye doğrudan erişim avantajı sunduğunu hatırlattı. Modern otoyollar, demiryolları, limanlar ve hava kargo altyapısı, ülkeyi üç kıtanın kesişim noktasında doğal bir lojistik üssü konumuna taşıyor.
Genç ve dinamik nüfusun, Avrupa ortalamasının 10‑15 yıl daha genç olması, nitelikli iş gücünün kalitesini ve maliyet avantajını artırıyor.
Alman firmalarına yöneltilen yatırım çağrısında şu başlıklar öne çıkarıldı:
Bu alanlarda Ar‑Ge altyapısının ve teknoloji ekosisteminin hızlıca geliştiği, yerli ve yabancı yatırımların birbiriyle sinerji oluşturacağı vurgulandı.
“Türkiye, doğru ve yerinde yatırımlarla dünya ölçeğinde imza atılacak başarılara ev sahipliği yapmaya hazırdır. Bizim yatırımcılardan beklentimiz, Türkiye’yi sadece bir pazar olarak görmek değil, bölgesel ve küresel değer zincirlerine ihracat yapabilecek bir merkez olarak konumlandırmaktır,” diyerek Kacır konuşmasını tamamladı. İkili iş birlikleri ve stratejik yatırımlar sayesinde iki ülkenin otomotiv sanayileri, önümüzdeki yıllarda daha da güçlenecek ve global dönüşüm fırtınasında lider konuma çıkacaktır.