Dmitriy Peskov, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump’ın taslağının müzakereler için “çok iyi bir temel” oluşturabileceğini belirtti. “Zamanı geldiğinde Amerikalılarla iletişime geçeceğiz ve resmi olarak bilgi edineceğiz” diyerek, diplomatik temasların hâlâ beklemede olduğunu vurguladı.
“Müzakere sürecine tamamen açığız” diyen Peskov, Rusya’nın Ukrayna konusundaki hedeflerini “siyasi ve diplomatik yollardan” elde etmeye devam edeceğini hatırlattı. Bu tutum, Başkan Vladimir Putin’in daha önce de defalarca teyit ettiği bir çizgiyi yansıtıyor.

Peskov, ABD’nin önerisini “basın kargaşası” olarak nitelendi. “Basında yer alan her bir habere ilişkin açıklama yapmak şu an imkansız. Buna bir ‘medya kargaşasından’ başka bir şey diyemem” ifadeleriyle, planın medyada geniş yankı bulduğunu ancak resmi bir Rus tepkisinin henüz ortaya konulmadığını belirtti. Bu tutum, Moskova’nın “megafon diplomasisi”nden kaçınma stratejisini de ortaya koyuyor.
Sözcü, ABD ve Rus temsilcilerinin Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) başkenti Abu Dabi’de gerçekleşen temaslarını yakından takip ettiklerini dile getirdi. Ancak bu temaslarla ilgili henüz bir bilgi paylaşmadığını, “Basındaki gelişmeleri yakından takip ederek kapsamlı bir şekilde analiz ediyoruz” dedi.
Geçtiğimiz Ağustos ayında Anchorage, Alaska’da gerçekleşen Putin‑Trump görüşmesinin, güncel barış taslağının temelini oluşturduğu yönünde açıklamalarda bulundu. “Açıkçası, Anchorage ruhuyla gayet uyumlu” ifadeleriyle, o zirvedeki anlaşmaların hâlâ etkili olduğunu ima etti.
Peskov, Cenevre’deki çok taraflı görüşmelerde ele alınan 28 maddelik barış planının hâlâ Rus yetkililere ulaşmadığını, “Hayır. Ne yapıldığına dair en ufak bir fikrimiz yok” şeklinde yanıt verdi. Bu, Rusya’nın belgeleri resmi kanallardan almayı tercih ettiğini gösteriyor.
Öte yandan, ABD’nin taslağının “müzakereler için çok iyi bir temel” olabileceği görüşü, Kremlin’in diplomatik bir pencere açma sinyali olarak yorumlanabilir. Ancak Peskov’un “zamanı geldiğinde” ifadesi, Moskova’nın hâlâ stratejik bir bekleyiş içinde olduğunu ve somut adımların ancak karşılıklı güven sağlandığında atılacağını ortaya koyuyor.
Uzmanlar, Kremlin’in bu açıklamasını iki farklı senaryo çerçevesinde değerlendiriyor: Birincisi, ABD’nin planının Rusya’yı diplomatik olarak izole etmeye çalıştığı ve bu yüzden Kremlin’in temkinli bir yaklaşım sergilediği; ikincisi ise Rusya’nın, ABD’nin önerisini bir pazarlık kartı olarak kullanarak, kendi jeopolitik çıkarlarını koruma çabası. Her iki durumda da “zamanı geldiğinde” ifadesi, müzakere sürecinin hâlâ belirsiz bir aşamada olduğunu işaret ediyor.