Son yıllarda nüfus artış hızı belirgin bir yavaşlama sergiliyor. 2017 yılında 2,08 olan toplam doğurganlık hızı, 2024’te 1,48’e kadar düşmüş durumda. Dünya ortalaması ise aynı yıl 2,25 çocuğa ulaşmışken, Türkiye bu ortalamanın oldukça altında kalıyor.
“Neslin devamı için doğurganlık hızının 2,1 çocuğun altına düşmemesi gerekiyor,” şeklindeki açıklama, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın Aile ve Nüfus On Yılına Doğru Uluslararası Sempozyumunda yaptığı konuşmadan alındı.

2024-2028 dönemini kapsayan 12. Kalkınma Planı, “doğurganlığın nüfusun kendini yenileme seviyesinin üzerine çıkarılması”ni temel amaç olarak belirledi. Plan, beş ana başlıkta (mevzuat, çalışma hayatı, ekonomik teşvikler, sağlık‑eğitim‑iletişim, sosyal destek) 2026 yılına kadar tamamlanacak eylem planları içeriyor.
Plan çerçevesinde doğum sonrası tek seferlik destek 5.000 TL’ye yükseltildi; ikinci çocuk için 5 yaşına kadar aylık 1.500 TL, üçüncü ve sonrası için ise aynı yaşa kadar 5.000 TL düzenli doğum yardımı sağlanıyor. Ayrıca Aile ve Gençlik Fonu kapsamında 2025 Eylül sonuna kadar 42 bin yeni evlenecek çift, 150 bin TL faizsiz kredi ile destekleniyor.
TÜİK projeksiyonları, mevcut doğurganlık eğilimi sürerse, 2050’de nüfusun 94 milyona, 2100’de ise 77 milyona gerileceğini gösteriyor. “Orta yaşın 40’a yaklaşması ve tek kişilik hane oranının yüzde 20’ye çıkması, iş gücü piyasasını ve sosyal güvenlik sistemini derinden etkileyebilir,” diyor demografik uzmanı Dr. Selin Kaya.
Bu demografik dönüşüm, emeklilik yaşının artırılması, işgücüne genç katılımın teşvik edilmesi ve sezaryen oranının yüzde 61,2 gibi yüksek bir seviyeye ulaşması gibi sağlık‑ekonomi kesişim noktalarını da gündeme taşıyor. OECD ortalaması yüzde 28 iken, Türkiye’nin bu oranı dünya sıralamasında birinci sırada bulunuyor.
Sağlık Bakanlığı, tıbbi gereklilik dışındaki sezaryen uygulamalarını azaltmak için doğum öncesi eğitim programları ve hastane içi denetim mekanizmaları geliştirecek. “Normal doğumun teşvik edilmesi, anne‑bebek sağlığını korurken doğurganlık eğilimini de olumlu etkileyebilir,” şeklinde bir açıklama yapıldı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, 81 ilde 15 binin üzerinde etkinlik ve 1 926 kurumla iş birliği gerçekleştirildiğini vurguladı. Bu çabalar, çiftlerin konut edinme süreçlerini kolaylaştırma, kreş ve bakım evlerinin yaygınlaştırılması gibi sosyal altyapı yatırımlarını da kapsıyor.
Hükümet, çok çocuklu ailelere konut projelerinde öncelik tanıyarak, yüzde 20 oranında sosyal konut tahsis etti ve “Yüzyılın Konut Projesi” ile genç aileleri desteklemeyi hedefliyor.
Uzmanlar, demografik fırsat penceresinin kapanmaması için eğitim, işgücü piyasası ve sağlık politikalarının entegre edilmesi gerektiğini belirtiyor. “Nüfusun yenilenmesi, sadece doğum sayısıyla değil, genç nüfusun istihdam edilebilirliği ve yaşam kalitesiyle de ölçülür,” diyor ekonomi analisti Ahmet Demir.
Bu bağlamda, kadınların işgücüne katılımının artırılması, esnek çalışma saatleri ve ebeveyn izinlerinin genişletilmesi gibi politikalar, uzun vadeli demografik istikrarın kilit unsurları olarak görülüyor.
Hükümet, “Doğurganlık hızı kritik seviyenin altına düşerse, ülkemiz AB ortalamasının da altına kayabilir” uyarısının ardından, kapsamlı reformları hayata geçirmeye kararlı olduğunu yineledi. Bu adımlar, Türkiye’nin demografik yapısını koruyarak ekonomik büyüme ve sosyal refah hedeflerine ulaşmasını sağlamak için kritik öneme sahip.