Yılmaz, “2024 Mayıs ayında enflasyon 75,5%’e kadar yükselmişti; Ekim ayında ise %32,9’a geriledi. Dezenflasyon sürecinde toplam 43 puanlık bir azalma kaydedildi.” dedi. Fiyat artış oranlarının düşmesi, enflasyonun sadece yavaşlamadığını, aynı zamanda daha düşük seviyelere inebileceğini işaret ediyor.

Yılmaz, “Küresel büyüme 2025’te %3,2, 2026’da %3,1 olarak öngörülüyor. Türkiye ise son 5 yılda yıllık ortalama %5,4 büyüyerek bu ortalamanın iki katı bir hız yakaladı.” ifadeleriyle Türkiye’nin 2025 sonunda 1,5 trilyon doların üzerindeki ekonomik hacme ulaşma hedefini yineledi. Bu büyüme sayesinde ülke, nominal döviz bazında 17. büyük, satın alma gücü paritesine göre ise 12. büyük ekonomi konumuna yükseldi.
Özellikle ihracat rakamları dikkat çekiyor: 2025 Ocak‑Ekim döneminde mal ihracatı 270 milyar dolar, hizmet ihracatı 120 milyar dolar olarak toplam 390 milyar dolar eşiğini aşmış durumda. Turizm gelirleri ise 64 milyar dolar seviyesini geçiyor.
Yılmaz, istihdamın 32 milyonun üzerinde olduğunu ve işsizliğin uzun süredir tek haneli rakamlarda seyredildiğini vurguladı. Genç ve kadın istihdamını artırmaya yönelik politikaların devam edeceğini, aynı zamanda atıl iş gücünü azaltıcı tedbirlerin devreye alındığını belirtti.
Finans sektörü de büyük bir dönüşüm içinde. Bankacılık aktifleri Eylül 2025 itibarıyla %40’ın üzerinde büyüyerek 43,6 trilyon TL’ye ulaştı. Sermaye yeterlilik oranı %18,5 seviyesinde, yasal sınırın iki katı bir temelde. Dijital bankacılık müşteri sayısı 2020’de 59 milyon iken 2025’te 133 milyona ulaşacak. İşlem hacmi 3,7 trilyon liradan 57,9 trilyon liraya yükseldi.
FAST sistemi ve TR kare kodları sayesinde günlük ortalama 12,6 milyon işlem gerçekleşiyor. Sınır ötesi QR kodlarıyla turistler de yerel ödeme altyapısını kullanabiliyor.
Katılım bankacılığı ise %5’ten %9’a yükselerek finansal kapsayıcılığı artırıyor. 2022’den beri kira sertifikası ve sukuk gibi yenilikçi araçlarla 80,1 milyar TL borçlanma gerçekleştirildi.
Yılmaz, “2027’de enflasyonu tek haneli rakamlara indirmeyi, Türkiye’yi yeniden güçlü bir büyüme platformuna dönüştürmeyi” hedeflediğini belirtti. Tarımda yaşanan kuraklık ve don gibi zorlukların ardından, üretim kapasitesinin ve ihracatın daha da artması planlanıyor.
Bu kapsamda kamu borç stokunun milli gelire oranı %24’te sabit kalırken, bütçe açığı %3,6’ya gerilemesi öngörülüyor. Merkez Bankası rezervleri ise 185 milyar doların üzerine çıkarak TL’ye olan güveni pekiştiriyor.
Yılmaz’ın açıklamaları, Türkiye’nin küresel ekonomik rekabet gücünü artırma ve finansal istikrarı pekiştirme stratejisinin bir parçası olarak değerlendiriliyor.