Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Suriye’nin tekrar bir kaos alanı olmasına Türkiye olarak müsamaha göstermemiz mümkün değil” diyerek güçlü bir diplomatik duruş sergiledi.

Fidan, Rusya ve İran ile birlikte yürütülen Astana sürecini “diplomatik bir model” olarak nitelendirerek, çatışan tarafların bir araya gelerek görüş birliği oluşturduklarını belirtti. Bu süreç sayesinde kuzeydeki muhalif bölgeleri korunmuş, 5 milyon Suriyeli kardeşimizin daha fazla göç etmesi önlenmiştir. Bakan, “eğer bu süreci diplomatik bir maharetle yönetmeseydik, mültecilerin sayısı katlanırdı” ifadelerini kullandı.
Fidan, çatışmanın “kısa vadede hiçbir şey getirmediğini” vurgulayarak, rejimin altyapısının çöküşünü, ekonomisinin felaketini ve nüfusunun yarısının göç etmesini örnek verdi. “Büyük bir zulüm var, bu zulümün karşısında durmamız gereken bir tarihsel an” dedi.
Bakan, Suriye’nin yeni yönetiminin terör örgütleriyle iş birliği içinde olmaması gerektiğini, bölgenin toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin korunmasının öncelik olduğunu belirtti. “Bir ülke iki silahlı unsurla var olamaz” diyerek YPG/PKK meselesine de değindi ve entegrasyonun hızlandırılması gerektiğini söyledi.
Fidan, ABD Başkanı Trump’a Suriye yönetimine şans tanıdığı için teşekkür ettiğini ve bu adımın bölge istikrarına katkı sağladığını dile getirdi. Ayrıca İsrail ve Arap ülkelerinin de bu sürece olumlu yaklaşmasının önemine işaret etti.
Fidan, Suriye’nin yeniden inşa sürecinde ekonomik, kurumsal ve altyapısal desteklerin kritik olduğunu vurguladı. “Finans, lojistik ve ticaret yollarının yeniden açılması, devlet kurumlarının ayağa kaldırılması zorunlu” diye ekledi. Yeni anayasa ve halk meclisi seçimlerinin şeffaf bir geçiş süreci oluşturduğunu belirtti.
Bakan, “Suriye’nin tekrar bir kaos alanı haline gelmesi Türkiye’nin müsamaha gösterebileceği bir durum değil” diyerek, risk yönetiminin ve diplomatik çabaların sürdürüleceğini tekrarladı. Bölgedeki tüm aktörlerin diyalog ve uzlaşma zemini bulması gerektiğine dikkat çekti.