Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 5. Finansın Geleceği Zirvesi ve Para Sohbetleri’nde “Reel sektör‑finans sektörü birbirinin rakibi değil, birbirini tamamlayan iki sektör” diyerek, iki alan arasındaki bütüncül bakışın önemine dikkat çekti.


Yılmaz, reel sektörün ne kadar güçlü, sağlam ve sağlıklı olursa finans sektörü için de aynı derecede sağlam bir zemin oluşacağını vurguladı.
Konuşmasında, son 22 yılda dünya ekonomisinin yıllık ortalama %3,5 büyüdüğünü, 2025‑2026 döneminde ise IMF tahminlerine göre %3,1‑%3,2 bandına gerileyeceğini belirtti. Ticaret hacmindeki düşüşün ise aynı dönemde %3 oranında hafifçe artacağını, ancak tarihsel ortalamanın (%4,1) gerisinde kalacağını sözlerine ekledi.
Yılmaz, “Daha kapalı bir dünyaya doğru gidiyoruz” ifadesiyle, küresel ticaretin daraldığını, bu durumun Türkiye’nin kendi ekonomik dinamiklerine odaklanmasını zorunlu kıldığını ifade etti.
Dünya genelinde enflasyonun beklenenden yavaş düşmesi ve faiz oranlarının küresel ölçekte gerilemesi, gelişmekte olan ülkeler için finansal koşulları iyileştiriyor. Petrol ve diğer emtia fiyatlarının ılımlı seyretmesi, Türkiye gibi enerji ithalatçısı bir ülke için olumlu bir tablo oluşturuyor. Geçen yıl enerjiye 60 milyar dolardan fazla harcama yapıldığını hatırlatan Yılmaz, bu durumun hafiflemesinin bütçe üzerindeki baskıyı azaltacağını belirtti.
Türkiye’nin öncelikli hedefi finansal istikrarı sağlamak ve enflasyonu düşürmek. Yılmaz, “Finansal piyasalarda yaşanan sorunları aşmak, büyümeyi sürdürmek ve kapasitemizi korumak için yoğun bir gayret içindeyiz” diyerek, para politikasıyla birlikte maliye politikalarının da önemli rol oynadığını vurguladı.
Deprem sonrası mali disiplinin korunması, harcama limitlerine sadık kalınması ve tasarruf tedbirlerinin artırılması, enflasyonla mücadeledeki iki temel eksen olarak öne çıktı.
Yılmaz, Türk finans sektörünün küresel belirsizlikler karşısındaki dayanıklılığını, uluslararası standartlara uyumu ve dönüşüm kapasitesini özetledi. Ekim ayı itibarıyla bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 44,1 trilyon TL, krediler 21,6 trilyon TL, mevduat 25,4 trilyon TL seviyelerine ulaşmış durumda. Sermaye yeterlik oranının %18,9 olması, asgari %8 sınırının oldukça üzerinde bir dayanıklılık göstergesi olarak belirtildi.
Yılmaz, “Reel sektör‑finans sektörü aynı resmin iki parçası gibi görülmelidir” diyerek, kısa vadeli çıkar çatışmalarının yerine uzun vadeli, bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini tekrar etti. Bu perspektif, hem reel ekonominin hem de finansal sistemin sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşması için kritik bir yol haritası sunuyor.