Uluslararası Su Kuyusu Yardım Derneği Başkanı Hacı Ali Aydın, Gazze’de yaşanan su krizinin benzeri görülmemiş bir insani felakete dönüştüğünü belirtti. Dernek binasında düzenlenen toplantıda konuşan Aydın, İsrail’in 7 Ekim 2023 sonrası yoğunlaştırdığı abluka ve saldırılarla Gazze’de suya erişimin neredeyse imkansız hale geldiğini ifade etti. Gazze’de 7 Ekim öncesinde kişi başına günlük 80 litre olan su tüketiminin bugün 4 litrenin altına düştüğünü belirten Aydın, bu durumun büyük bir felakete işaret ettiğini dile getirdi.
Aydın, kirli su tüketimi nedeniyle kolera, dizanteri, Hepatit A gibi hastalıkların yaygınlaştığını vurgulayarak, “İnsanlar temiz suya hasret kaldı. Susuzluktan ölümler yaşanıyor. Gazze’nin su sorunu bir bölge meselesi değil, insanlık meselesidir. Tüm devletlerin, yardım kuruluşlarının, STK’lerin bu konuda seferber olması gerekiyor.” dedi.
Gazze’de su krizinin etkileri sadece sağlık sorunlarıyla sınırlı değil. Bölgedeki tarım ve gıda üretimi de büyük zarar görüyor. Susuzluk nedeniyle bitkiler kuruyor, hayvanlar susuzluktan ölüyor. Bu durum, Gazze’de yaşayan halkın gıda güvenliğini de tehdit ediyor.
Toplantıya canlı bağlantıyla katılan Gazze Belediyesi Su ve Kanalizasyon Müdürü Mahir Salim ise bölgedeki su altyapısının hedef alındığını ve büyük oranda tahrip edildiğini, kanalizasyon sularının caddelere aktığını, temiz suya ulaşmanın neredeyse imkansız olduğunu söyledi. Salim, “Gazze’de su krizi, İsrail’in uyguladığı abluka politikalarının bir sonucu. Bu durum, sadece bizim değil, tüm dünya halklarının vicdanını sorgulaması gereken bir mesele.” dedi.
Bu tür insani krizlerin önlenmesi ve hafifletilmesi için uluslararası toplumun daha fazla sorumluluk alması gerektiğini vurgulayan Aydın, “Uluslararası Su Kuyusu Yardım Derneği olarak, Gazze’de su krizinin çözümü için çalışmaya devam edeceğiz. Ancak bu konuda daha fazla desteğe ihtiyaç duyuyoruz.” dedi.
Gazze’deki su krizinin benzeri olaylar, dünya genelinde daha sık yaşanmaya başlıyor. İklim değişikliği, nüfus artışıyla birlikte su kaynaklarının daha fazla baskı altına alınması, benzer krizlerin yaşanma olasılığını artırıyor. Bu nedenle, uluslararası toplumun su güvenliği konusunda daha fazla yatırım yapması ve su kaynaklarının sürdürülebilir şekilde yönetilmesi gerekiyor.