Hadeya, 12 yaşındayken IVF hatasıyla doğduğunu ve ailesinin aslında farklı bir kökene sahip olduğunu öğreniyor; bu durum hem kişisel hem de tıbbi açıdan büyük yankı uyandırıyor.
Hadeya için sıradan bir gündü. 12 yaşındaydı, annesiyle birlikte koltukta film izliyordu. Annesi birden "Ya sana bunun senin başına geldiğini söylesem?" dedi ve o anda hayatının en çarpıcı gerçeği ortaya çıktı.
IVF Nedir? Nasıl Çalışır?
In vitro fertilizasyon (IVF), bir kadının yumurtalarının laboratuvar ortamında bir erkeğin spermiyle döllenmesi ve ardından embriyonun rahme yerleştirilmesi sürecidir. Bu yöntem 1978'de ilk kez uygulanmış ve o günden beri
dünyada 10 milyondan fazla bebek bu yolla doğmuştur. Kanada’da da IVF, doğurganlık sorunları yaşayan çiftler için yaygın bir seçenek haline gelmiştir.
Hadeya'nın anne ve babası 1990'larda Toronto’da tanışıp evlendikten sonra, çocuk sahibi olamamanın getirdiği baskı ile
Fertility and Sterility Institute adlı klinikte Dr. Firouz Khamsi’nin yönettiği tüp bebek tedavisine başvurmuşlardır.
Karışıklığın Detayları
Çift, her iki ebeveynin de kökenini yansıtacak şekilde
siyah bir sperm donörü talep etmiş. Ancak, klinik hatası sonucu beyaz ve hatta kızıl saçlı bir donörün spermi kullanılmış. Klinik, “bir yıl bekleyin, rengi döner” diyerek hatayı gizlemeye çalışmış.

Hadeya, bu görsel uyumsuzluğunu fark etse de uzun yıllar sorgulama fırsatı bulamamış. “Biyolojiye çok ilgim yoktu, annem beyaz olduğu için benim de beyaz olduğumu varsayıyordum” diye anlatıyor.
Mahkeme ve Yasal Süreç
Hadeya’nın annesi, klinik hatasını araştırmak istediğinde doktorun “Ne mutlu size, güzel bir aileniz var. Mahkemeye vermek isterseniz buyurun, zaten bunun için sigorta var” şeklindeki tepkisi, ailenin 2003 yılında dava açmasına yol açtı. Mahkeme, açıklanmayan bir tazminat karşılığında tarafların anlaşmasına karar verdi.
Dr. Khamsi, 2011 yılında Ontario Hekimler ve Cerrahlar Koleji (CPSO) tarafından yürütülen soruşturmanın ardından istifa etti ve yeniden lisans başvurusunda bulunmayacağını açıkladı.
DNA Testleri ve Kardeşler
2019’da Hadeya, biyolojik babasını daha iyi tanımak için DNA testi yaptırdı ancak sonuç alınamadı. Beş yıl sonra aynı donörden gelen DNA eşleşmeleri ortaya çıktı ve 12 üvey kardeş olduğunu öğrendi. Bu kardeşlerin bir kısmı 1994‑1998 yılları arasında aynı donörün spermiyle doğmuştu.
“Kardeşlerimin çoğu aynı donörden gelmiş, bu da beni bir tıbbi istatistik gibi hissettirdi” diyor Hadeya. Kardeşleri arasında, donörün spermini 15 farklı tüp bebek tedavisinde kullanıldığı ortaya çıktı; bu durum Kanada’da yasal bir sınır olmaması nedeniyle mümkün olmuştu.
Kültürel Kimlik ve Büyüme Süreci
Hadeya, Kanada’nın doğu kıyısındaki Prince Edward Adası’nda küçük bir kasabada büyümüş, ancak dışarıdan “farklı” görünüşü nedeniyle ırkçı sataşmalara maruz kalmıştı. Lisedeyken “senin siyah olman gerekiyordu” gibi yorumlar almış, fakat bu deneyimler, onun biyolojik kardeşlerinin yaşadığı daha ciddi ayrımcılığa kıyasla daha hafif kalmıştı.
İki kültür arasında büyüyen Hadeya, kendisini “hem Ganalı hem de Prince Edward Adası’nın Fransız‑Akadi kültürünü taşıyan bir birey” olarak tanımlıyor. Bu çok yönlü kimlik, ona hayatın farklı perspektiflerini sunmuş ve aile bağlarını yeniden değerlendirmesine yardımcı olmuş.
IVF’de Donör Anonimliği ve Etik Sorunlar
Kanada’da donörlerin kaç kez kullanılabileceğine dair yasal bir sınır bulunmuyor; bu durum, bir donörün yüzlerce çocuğa ebeveyn olma riskini beraberinde getiriyor. Etik tartışmalar, “donörün kimliği ve kullanım sayısı” konusunun şeffaflığına odaklanıyor. Hadeya’nın hikâyesi, bu eksik düzenlemelerin doğurabileceği kişisel ve toplumsal krizlere dikkat çekiyor.
Hadeya’nın hikâyesi, tıbbi hataların sadece bireysel bir travma değil, aynı zamanda toplumsal bir problem olduğunu gösteriyor.
İnsanların kimliklerini, kökenlerini ve aile bağlarını keşfetme süreçleri, tıbbın etik sınırları içinde yeniden sorgulanıyor.