Hannover’de Camilere Saldırı!

Almanya’nın Hannover kentinde üç ayrı camiye saldırı düzenlendi, camlar kırıldı ve duvarlara “IDF” (İsrail Silahlı Kuvvetleri) ifadesiyle birlikte İsrail’i destekleyen yazılar yapıldı. Olay sonrası güvenlik güçleri soruşturma yürütürken, cami dernekleri ve politikacılar sert tepkilerini dile getirdi.

Saldırıların Detayları

Almanya’nın kuzeyinde yer alan Hannover şehrinde, kimliği belirsiz kişi veya gruplar iki gün içinde üç camiye yönelik saldırı gerçekleştirdi. Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) İlim İrfan Camisi camları kırıldı; DİTİB Hannover Merkez Camisi ve İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Ayasofya Camii dış cephelerine ise sprey boya ile “IDF” ve İsrail’i destekleyen sloganlar yazıldı. Bu saldırılar, Almanya’da artan İslam karşıtı gerilimlerin yeni bir örneği olarak öne çıkıyor.

Derneklerin ve Yetkililerin Tepkileri

Cami dernekleri, olayların ardından hemen güvenlik güçleriyle irtibata geçti ve fail ya da faillerin bulunmasını talep etti. Türk resmi makamları da Türk cami ve derneklerinin güvenlik önlemlerinin artırılması yönünde girişimlerde bulundu. Hannover’deki AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Başkanı Zafer Sırakaya, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “Hannover’de iki günde üç ibadethaneye yapılan İslam düşmanı ve ırkçı saldırıyı şiddetle kınıyorum. Yetkililer ibadethanelerin güvenliğini sağlamalı ve failleri derhal adalete teslim etmelidir” ifadelerini kullandı.

Soruşturma ve Güvenlik Önlemleri

Alman polis, olayların ardından geniş çaplı bir soruşturma başlattı ve CCTV görüntüleri ile çevredeki tanık beyanları inceleniyor. Yerel güvenlik güçleri, benzer saldırıların önüne geçmek amacıyla camilerin çevresinde ek devriye ve kameralar kurulacağını duyurdu. Ayrıca, Avrupa genelinde cami ve ibadet yerlerine yönelik tehditlerin artması nedeniyle, Almanya İçişleri Bakanlığı da benzer hedefleri korumak için yeni güvenlik protokolleri geliştirme aşamasında olduğunu açıkladı.

Bu gelişmeler, Almanya’da dinî özgürlüklerin korunması ve toplumsal barışın sürdürülebilirliği açısından kritik bir dönemeç olarak görülüyor. Olayların nasıl sonuçlanacağı ve faillerin yakalanıp yargılanıp yargılanmayacağı ise merak konusu.