Meclisteki 120 milletvekilinden 39’u tasarıyı “evet” olarak, 16’sı “hayır” oyu kullandı. Kalan üyeler ise oylamaya katılmadı ya da çekimser kaldı. Bu sonuç, tasarının bir sonraki aşamasına geçmesi için gerekli minimum oylama eşiğini karşılamasa da, yasama organının büyük bir kesiminin bu yönetime sert bir adım atma isteğini gösteriyor.
“Bu tasarı, terörle mücadelede kararlılığımızın bir göstergesidir,” diyen Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben‑Gvir, oylama sonrasında Meclis katılımcılarına tatlı dağıttı ve destekçilerini kutladı.

Yasa tasarısı, bir İsrailliyi “milliyetçi nedenlerle” öldüren Filistinli tutuklulara ölüm cezası uygulanmasını öngörüyor. Ancak aynı tasarı, bir Filistinliyi “milliyetçi nedenlerle” öldüren bir İsrailliye bu cezanın uygulanmayacağını açıkça belirtiyor. Bu çifte standart, uluslararası insan hakları örgütleri ve bazı Avrupa ülkeleri tarafından ağır bir ayrımcılık ve adaletsizlik olarak eleştiriliyor.
Bu tasarı, toplamda üç oylama aşamasından geçecek. İlk oylama kabul edildiği için ikinci aşama, Meclis komisyonları tarafından detaylı bir inceleme ve muhtemel değişikliklerin tartışılmasını kapsayacak. Üçüncü ve son oylama ise tasarının tam metninin kabul edilmesiyle birlikte yürürlüğe girecek.
Birçok uluslararası aktör, tasarıyı insan hakları ihlali olarak nitelendirerek kınadı ve İsrail’in bu adımının barış sürecine zarar vereceğini belirtti. Birleşmiş Milletler’in ilgili birimleri, tasarının uluslararası hukukla çeliştiğini ve Filistinli tutuklulara yönelik adil yargılamaların sağlanması gerektiğini vurguladı. Öte yandan, İsrail’in sağcı partileri ve bazı yerel sivil toplum örgütleri, bu tasarının terörle mücadelede kritik bir araç olduğunu savunuyor.
Itamar Ben‑Gvir’in önderliğindeki aşırı sağcı kesim, tasarının kabulünü kendi politik gündemlerinin bir zaferi olarak görüyor. Bu durum, İsrail içinde artan kutuplaşmayı ve özellikle sol kanat partilerin tasarıya karşı daha sert bir muhalefet geliştirmesini tetikleyebilir. İlerleyen haftalarda yapılacak olan ikinci oylama, Meclis içindeki ittifakların yeniden şekillenmesine yol açabilir ve ülkenin iç güvenlik politikalarında uzun vadeli etkiler yaratabilir.