Jeotermal Enerji Türkiye’nin Geleceği

Jeotermal Enerji Türkiye’nin Geleceği
Yayınlama: 11.11.2025
1
A+
A-

Jeotermal Enerji Derneği (JED) Başkanı Ali Kındap, Türkiye’nin 2053 Net Sıfır hedeflerine ulaşmasında jeotermal enerjinin kritik bir baz yük kaynağı olduğunu ve altyapı yatırımlarıyla sürdürülebilir bir enerji sisteminin teminatı olacağını vurguladı.

Jeotermal Enerjinin Stratejik Önemi

Jeotermal enerji, yüksek kapasite faktörü ve günün her saati üretim yapabilme özelliği sayesinde baz yük fonksiyonunu en iyi sağlayan yenilenebilir kaynak olarak öne çıkıyor. Kındap, “365 gün ve 24 saat göreve hazırım” diyen jeotermal santrallerin, şebeke güvenliğini artırdığını ve karbon ayak izini azaltmadaki tek seçenek olduğunu belirtti.

Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Kapasitesi

Ülkenin elektrik enerjisi kurulu gücü, Ekim ayı sonu itibarıyla 121 000 MW sınırını aşarken, yenilenebilir kaynakların payı %61 seviyesinde. Bu oran, Avrupa ortalamasının çok üzerindedir ve Türkiye’yi küresel enerji dönüşümünde lider konuma taşımaktadır. Ancak, yenilenebilir enerjinin üretim noktalarına yakınlık sorunu hâlâ kritik bir engel oluşturuyor; bu durum, iletim ve dağıtım şebekesinin güçlendirilmesini zorunlu kılıyor.

365 Gün 24 Saat Hazır Kaynak

Jeotermal dışındaki yenilenebilir enerji türleri (güneş, rüzgar) depolama sistemleriyle desteklense de tam bir baz yük sağlamaz. Kındap, “Dünya genelinde şebekelerin en çok güvendiği, öngörülebilirliği en yüksek santraller jeotermal santrallerdir” diyerek, bu teknolojinin hem iklim hedeflerine hizmet ettiğini hem de enerji güvenliğini pekiştirdiğini vurguladı.

İletim ve Dağıtım Altyapısındaki Zorluklar

Temiz enerji üretimi kadar, enerjinin kesintisiz ve istikrarlı bir şekilde iletilmesi de büyük önem taşıyor. Kındap, bölgeler arası iletim hatlarındaki sıkıntıların hâlâ çözüm beklediğini ve bu alandaki yatırım eksikliğinin şebeke güvenliğini tehdit ettiğini dile getirdi. Özellikle hidroelektrik santrallerinin kuraklık nedeniyle üretim dalgalanmaları yaşaması, altyapı güçlendirmelerinin ve jeotermal baz yük kapasitesinin artırılmasının aciliyetini ortaya koyuyor.

Jeotermal Potansiyelin Keşfi ve Gelecek Planları

Maden Tetkik Arama Kurumu (MTA) tarafından yürütülen jeotermal kaynak arama faaliyetleri hız kazandı. Türkiye, dünyada jeotermal potansiyeli en yüksek dördüncü ülke ve Avrupa’nın lider konumunda. Kındap, keşfedilmiş potansiyelin 62 000 MW olduğunu, ancak şu anda yalnızca %11’inin (yaklaşık 7 000 MW) kullanılmakta olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanlığı’nın 2026 Yıllık Programı’nda jeotermal aramalara özel vurgu yapılması, bu kaynağın stratejik bir öncelik haline gelmesini sağlıyor.

Rakamlarla Türk Jeotermal Sektörü

Türkiye’de 1 500’den fazla doğal jeotermal çıkış noktası bulunuyor. 2025 sonu itibarıyla jeotermal kaynaklı elektrik enerjisi kurulu gücü 1 750 MW seviyesine ulaşmış durumda. Bu rakam, potansiyel 62 000 MW’ın sadece %2,8’i anlamına geliyor. Jeotermal enerjinin termal turizm, seracılık, konut ısıtması ve tarımsal kurutma gibi yan sektörlerdeki kullanımı da göz önüne alındığında, toplam enerji tüketimindeki payı 7 000 MW civarında. Türkiye, düşük kullanım oranına rağmen jeotermal elektrik üretiminde dünya dördüncü, Avrupa birincisi konumunda bulunuyor.

Gelecek Vizyonu ve Politika Önerileri

Uzmanlar, jeotermal enerji yatırımlarının finansal teşviklerle desteklenmesi, lisans prosedürlerinin hızlandırılması ve yerel toplulukların bilinçlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Kındap, “Jeotermal kaynaklar ayaklarımızın altında; enerji, turizm, ısıtma ve tarım gibi birçok alanda değer yaratma potansiyeli büyük” diyerek, bu potansiyelin çok yönlü kullanılmasının ülke ekonomisine ve istihdamına olumlu katkı sağlayacağını ifade etti. Net Sıfır 2053 hedefi doğrultusunda, jeotermal enerjinin payının artırılması, Türkiye’nin iklim taahhütlerini yerine getirmesi ve enerji bağımsızlığına ulaşması açısından kritik bir adım olarak görülüyor.

Bir Yorum Yazın


Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.