TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Devletin dini adalettir. Devletin adaleti sağlayacak her türlü çalışmayı en açık bir şekilde ortaya koyması lazım” diyerek, yeni dönemde güvenlik ve demokrasi arasında adaletin ekseninde sağlıklı bir ilişki kurulması gerektiğini vurguladı. Bu yaklaşım, Türkiye’nin iç güvenlik politikalarını “kurumsallaştırılmış bir adalet çerçevesi” içinde yeniden tasarlamasını zorunlu kılıyor.

Türk Demokrasi Vakfı’nın düzenlediği “Küresel ve Bölgesel Değişimlerin Işığında Türkiye’de Milli Güvenlik Mimarisinin Yeniden Düşünülmesi” programında, Kurtulmuş güvenlik mimarisinin çok katmanlı ve esnek bir çerçevede yeniden tanımlanması gerektiğini belirtti. Ekonomi, tarım, eğitim ve sosyal güvenlik gibi alanlarda yaşanan köklü dönüşümlerin, küresel güç dengelerini alt üst ettiğini ve Türkiye’nin bu değişimlere stratejik bir aktör olarak yanıt vermesi gerektiğini ifade etti.
Kurtulmuş, “Hiçbir ittifakın Türkiye’yi yok sayarak ne bölgesel ne küresel bir denklemi kurması mümkün değildir” diyerek, yeni ittifakların ve güç dengelerinin ortaya çıkışının Soğuk Savaş sonrası çok hızlı bir dönüşüm olduğunu vurguladı. Rusya‑Ukrayna savaşı, Gazze’deki çatışmalar ve Avrupa Parlamentosu’nda İsrail’in tutumu gibi örneklerle, dünya siyasetinin dramatik bir hızla evrildiğini ve bu sürecin Türkiye’ye “büyük bir fırsat” sunduğunu dile getirdi.
Kurtulmuş, terörün sadece güvenlik değil, ekonomik ve toplumsal bir yıkım olduğunu hatırlatarak, “Risklerin hepsini bertaraf edebilmek de devlet aklının bir gereğidir” şeklinde konuştu. Türkiye’nin “demokratik olgunluğu ve proaktif yaklaşımı” sayesinde, terörle mücadelede uluslararası platformlarda da etkili bir rol oynadığına dikkat çekti. Bu bağlamda, TBMM’de kurulan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun çalışmalarını da özetledi.
“Devletin dini adalettir” ifadesi, güvenlik‑demokrasi dengesinin adalet ekseninde yeniden inşa edilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Kurtulmuş, “Yeni dönemde mutlaka güvenlik ve demokrasi arasında adaletin ekseninde gelişen çok sağlıklı bir ilişkiyi tesis etmek ve bunu kurumsallaştırmak durumundayız” diyerek, bu ilişkinin Türkiye’nin iç ve dış politikalarında temel bir çerçeve olacağını vurguladı.
Kurtulmuş, “Hazır ol cenge eğer istersen sulhu salah” sözüne atıfta bulunarak, Türkiye’nin yumuşak güç (kültürel diplomasi) ve sert güç (savunma sanayi) kombinasyonunun küresel sahnede daha etkili bir konum elde etmesini sağladığını belirtti. Bu iki eksenin birlikte çalışması, “dünya güvenliğinin sadece askeri araçlarla değil, kültürel değerlerle de sağlanabileceği” mesajını taşıyor.
Kurtulmuş, genç nesile umut aşılamanın “adalet kuşağı” oluşturmakla mümkün olduğunu söyledi. “Bugün yeryüzünde bir kaygı kuşağı genişliyor; gençlerin bu kaygıyı adalet kuşağına dönüştürmesi gerekir” diyerek, eğitim, istihdam ve güvenlik politikalarının bütünleşik bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini vurguladı.
Türk Demokrasi Vakfı Başkanı Abdulbaki Mert, Hegel’in “Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi devlettir” sözünü alıntılayarak, “devletin gölgesi mutlaka hukuktur” dedi. Mert, Türkiye’yi “yaklaşan fırtınada Nuh’un gemisi” olarak nitelendirerek, “Türkiye evlatlarının dağa çıkmasını engellemek” gerektiğini belirtti. Programa, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, AK Parti milletvekilleri ve diğer siyasetçiler de katıldı.
TBMM Başkanı Kurtulmuş’un vurguladığı gibi, güvenlik ve demokrasi arasında adaletin ekseninde sağlıklı bir ilişki kurulması gerçekten çok önemli. Türkiye’nin küresel ittifaklar ve terörle mücadeledeki duruşu umut verici.