Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Aralık ayı Para Politikası Kurulu toplantısında politika faizini 150 baz puan azaltarak %38 seviyesine çekti. Bu karar, enflasyonla mücadele çerçevesinde kredi maliyetlerini düşürmeyi hedefliyor. Aynı zamanda, gecelik vadeli borç verme faiz oranı %41, gecelik vadeli borçlanma faiz oranı ise %36,5 olarak güncellendi. Bu adımlar, özellikle KOBİ’lerin ve bireysel kredi talebinin rahatlamasını amaçlıyor.
Merkez Bankası’nın faiz indirimi sonrası piyasalar hızlı bir hareketlilik gösterdi. Euro, Türk lirası karşısında 50 TL seviyesini ilk kez aştı ve 50,05 TL’ye yükseldi. Parite, %0,41 primle alıcı bulurken, bu seviyenin üzerindeki hareketlilik yatırımcıların döviz talebindeki artışı yansıtıyor. Euro’nun 2025 yılı içinde TL karşısında %36,5 değer kazandığı görülüyor.


Euro’nun bu kırılımı, döviz piyasalarında geniş çaplı bir dalgalanma yarattı. Dolar ise 42,61 TL seviyesinde seyrediyor ve euroyla kıyaslandığında daha istikrarlı bir görünüm sergiliyor. Uzmanlar, euroyun yükselişinin ithalat maliyetlerini artırabileceği, özellikle enerji ve hammadde ithalatı yapan firmalar için baskı oluşturabileceği uyarısında bulunuyor. Öte yandan, ihracatçılar için euro karşısında güçlü bir TL, rekabet avantajı sağlayabilir.
Ekonomistler, TCMB’nin faiz indiriminin kısa vadede büyümeyi destekleyeceğini, ancak uzun vadede enflasyon baskısını kontrol altında tutmak için sıkı para politikası gerektiğini belirtiyor. Bu bağlamda, euro ve dolar kurlarındaki hareketlilik, hem iç hem dış ekonomik dinamiklerin bir göstergesi olarak yakından izleniyor.
Sonuç olarak, Merkez Bankası’nın faiz indirimi, döviz piyasalarında beklenmedik bir kırılma yarattı ve euro’nun 50 TL’yi aşması, Türkiye ekonomisinin mevcut kırılma noktasını ve gelecekteki politikaların yönünü tartışmaya açtı.