Avukat Sedef Erken TBMM Engelli Bireyler Sorunlarını Araştırma Komisyonu’nda yaptığı açıklamada, “10‑15 yıl önce 150 çocuktan 1 otizm tanısı alırken, bugün bu oran 33 çocuktan 1’e yükseldi” dedi. Bu dramatik artış, eğitim, sağlık ve bakım hizmetlerine olan talebin dağ gibi büyüdüğünün açık bir göstergesi.

AK Parti İzmir Milletvekili Mehmet Muharrem Kasapoğlu, otizmle ilgili odak grup çalışmasının sonuçlarını ve erken tanı‑erken müdahale, kapsayıcı eğitim, bireyselleştirilmiş programlar gibi kritik başlıkları vurguladı. “Çocuklarımızın hayatına en güçlü dokunuş okulda başlıyor” diyerek, okulların ve ailelerin bu süreci hızlandırması gerektiğini belirtti.
Erken, Otizm Eylem Planının sivil toplumun girişimiyle hayata geçirildiğini ve bu planın Sağlık, Gençlik ve Spor, en çok da Milli Eğitim Bakanlığına büyük sorumluluklar yüklediğini açıkladı. Dünya çapında uygulanan strateji belgelerinin Türkiye’de de bulunması, ancak sahada uygulanabilir veri tabanlarının eksikliği kritik bir sorun olarak ortaya kondu.
Avukat Erken, kendi çocuğunun TİHEK kararıyla 50 bin TL para cezası sonrası bir teknik lisede eğitim alabilmesini anlatarak, “Bu süreçte iki yıl boyunca bir hapis gibi yaşıyoruz” dedi. Bu kişisel deneyim, sistemsel eksikliklerin bireyler üzerindeki somut etkisini gözler önüne serdi.
Erken, bazı okul yöneticileri ve öğretmenlerin otizmli çocukları sınıflarına almaktan kaçındığını ve bu tutumun yasal bir temele dayandırılamadığını ifade etti. “Bu cüretkar tutum nasıl cezasız kalabiliyor?” sorusu, eğitim politikalarının acilen revize edilmesi gerektiğini işaret ediyor.
Genel Müdür Mustafa Otrar, şu anki toplam öğrenci sayısının 438 bin civarında olduğunu, bu öğrencilerin 436 bin 741’inin kaynaştırma, 67 bin 811’in doğrudan özel eğitim kurumlarında ve 97 bin 925’in özel eğitim sınıflarında eğitim aldığını açıkladı. Ayrıca yaklaşık 11 bin öğrencinin evde eğitim hizmeti aldığı ve 537 öğrencinin hastane sınıflarında bulunduğu vurgulandı.
Otrar, son 5 yılda 93 bin 447 otizm tanısı alındığını ve tek bir yılda 11 bin 782 yeni tanının gerçekleştiğini belirterek, bu rakamların gelecekte daha da artacağı uyarısında bulundu.
Yapılan regresyon analizine göre, 2030 yılında kaynaştırma öğrencisi sayısının 750 bine, 2050 yılında ise 1 milyonu aşacağı öngörülüyor. Bu büyüklükte bir artış, devletin kapsamlı bir sistematik hazırlık yapmasını zorunlu kılıyor. Erken ve Otrar, ortak bir otizm veri tabanı ve destekli yaşam sistemlerinin kurulması gerektiğini vurguladı.
Otizm tanısı alan çocuk sayısının artışı, sadece bir istatistik değil, eğitim, sağlık ve sosyal hizmetlerin yeniden yapılandırılması gerektiğini gösteren bir uyarıdır.
Otizm tanısı alan çocuk sayısındaki artış gerçekten endişe verici. Eğitim sistemimizin bu konuda daha fazla destek vermesi gerekiyor.
Otizm eylem planının sivil toplumun girişimiyle hayata geçirilmesi çok iyi bir adım. Ancak daha fazla işbirliğine ve kaynağa ihtiyaç var.