Poyrazköy, İstanbul’un İlçe sınırları içinde kalan nadir köylerden biri; burada hâlâ balıkçılık geçim kaynağı. Mahallenin %95’i Rize kökenli olduğu için Karadeniz kültürü köyde hâkim. Muhtar Mehmet Kalafat verdiği bilgilerle, köyde 350 hane ve 1.000’in altı nüfusun bulunduğu, yeni yapılaşmanın ise Boğaz Öngörünüm Bölgesi nedeniyle engellendiği vurgulandı.
Geçimini balıkçılık, gemicilik ve kaptanlık yapan köylüler, sabah erken saatlerde denize çıkar; Hopa’dan İskenderun’a, hatta Malta ve Afrika’nın Moritanya‑Gine kıyılarına kadar uzanan av seferleri düzenler. Orta ölçekli balıkçılar ise Doğu Karadeniz hamsi avına yönelirken, büyük gırgır teknelerinde 30‑40 kişi aynı anda çalışır.
2016’da tamamlanan Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Poyrazköy’e görsel bir cazibe katmıştır. Köprüye bakan kafelerde oturan ziyaretçiler, köprü manzarasıyla özçekim yapar, hafta sonu kaçamakları için köyü tercih eder. Özellikle yaz aylarında köy sahili plaj ve balık restoranlarıyla dolup taşar; “Balık yemek + deniz havası” konsepti, İstanbul’un kalabalığından kaçmak isteyenler için adeta bir cazibe merkezidir.
Mahalledeki Balıkçı Kafeleri, hem yerel lezzetleri hem de köprü manzarasını bir arada sunar. Kafe sahibi Hatice Kübra Kalafat, “Üç kuşak İstanbulluyuz; burada büyüdük, burada yaşamaya devam edeceğiz” diyerek köyün kimliğini koruma kararlılığını vurguladı.
Köyün adı Poyrazköy olarak anılsa da tarihsel kökeni “Poyraz Mahallesi” olarak bilinir. Muhtar Kalafat, köydeki kalenin 1780’li yıllara dayandığını ve 1800’lü yılların sonu‑başında Rize’den gelen dedelerin bölgeye yerleştiğini belirtti. Köyde hâlen Rize’ye özgü şive, adet ve folklor yaşatılmaktadır; kahvehaneler bir adım attığınızda Karadeniz’in sıcak atmosferiyle karşılaşılır.
Bir zamanlar köydeki gençlerin büyük bir kısmı, evlendikten sonra iş bulmak için Çekmeköy gibi bölgelere göç ederdi. Bugün ise gençler, konut sorunu çözülseydi köyde kalmayı tercih ederlerdi; çünkü “her tekne adeta bir fabrika gibi çalışıyor, ama evleri başka yerlerde” diyerek köyün ekonomik potansiyelini vurguluyorlar.
Yerel tarihçi Ali Saruhan, köyün bir dönem Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kaleye çıkmak için gemiyle geldiğine dair bir anıyı dile getirdi. O dönemde bir köylü, Atatürk’ü gemiden sırtına alarak sahile çıkarmış; bu olayın hatırası köyde bir Atatürk büstü ile yaşatılıyor.
Boğaz Öngörünüm Bölgesi’nde imara kapalı kalması, köyün doğal yapısını korurken genç nüfusun dışarı göç etmesine neden oluyor. Muhtar Kalafat, “Gençlerin ev sahibi olabilmesi halinde köyden ayrılmayacaklarını” belirterek, konut projelerinin hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı.
Köydeki yaşamın bir diğer özelliği, herkesin birbirini tanıması ve akraba bağlarıyla toplumsal dayanışma içinde olmasıdır. “Karadeniz’den gelenler burada akrabalarıyla bir arada; kültür, şive, gelenek değişmeden sürüyor” diyerek köyün sosyal dokusuna ışık tutuyor.
