DEM Parti, İstanbul’da bulunan Cem Karaca Kültür Merkezi’nde 2 Aralık 2025 tarihinde düzenlediği uluslararası barış konferansının ikinci gününde, Edirne Cezaevi’nde tutuklu eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın gönderdiği uzun ve duygusal mesajı katılımcılara okuttu. Bu okuma, konferansın atmosferini derinden etkileyerek katılımcıların dikkatini Türkiye’nin uzun süredir süren çözüm sürecine yönlendirdi.
![]()
![]()
![]()
Demirtaş, mesajında öncelikle İstanbul’da bir araya gelen barış, adalet ve demokratik bir toplum inşa etmeyi hedefleyen herkese saygı ve selamlarını iletti. Barış artık bir tercih değil, zorunluluktur diyerek, günümüzün insanlık tarihinin en derin krizlerinden birine tanıklık ettiğimizi vurguladı. Savaş, eşitsizlik, otoriterlik ve inkar politikalarının yalnızca coğrafyaları değil, vicdanları da yaraladığını belirtti.
Barışın çok boyutlu tanımı üzerine yoğunlaşan Demirtaş, silahların bırakılması ve susmasıyla sınırlı olmadığını, gerçek barışın adalet, eşitlik, özgürlük ve onurlu bir yaşamla mümkün olduğunu ifade etti. “Barış; Kürt’ün, Türk’ün, Arap’ın, Ermeni’nin, Süryani’nin, Alevi’nin, Sünni’nin, kadınların, gençlerin, işçilerin, inançlı ya da inançsız herkesin kendini bu toprakların eşit ve özgür yurttaşı olarak hissedebildiği bir düzenin kurulmasıyla mümkündür” diyerek kapsayıcı bir vizyon sundu.
Demokrasi konusuna değinirken, demokrasinin korku ve baskı üzerine değil, güven ve katılım esasları üzerine kurulması gerektiğini vurguladı. Tek bir kimlik, dil ya da inanç yerine tüm farklılıkların eşit ve özgür bir şekilde var olabildiği ortak bir yaşam sözleşmesi gerektiğini belirtti.
Öcalan’ın rolüne dair umut mesajın en çarpıcı bölümlerinden biriydi. “Keşke bunca önyargı bir kenara atılsın ve Öcalan’ın doğrudan toplumla konuşabilmesinin imkanları yaratılsın” diyerek, doğrudan diyalogun Türkiye’nin bölünmüş toplumsal yapısına çare olabileceğine inancını dile getirdi. Bu görüş, uzun süredir devam eden çözüm sürecine yeni bir perspektif kazandırma potansiyeli taşıyor.
Demirtaş’ın mesajı, 2010 yılında başlayan ve 2015 yılında büyük bir kesinti yaşamış olan çözüm sürecine atıfta bulunarak, ortadoğu bölgesinin yıllardır bir savaş merkezi haline gelmesi ve bu süreçte halkların birbirine düşman edilmesinin, toplumsal bir yaralanma yaratmasının altını çizdi. Bu bağlamda, “Silahlardan, baskılardan, korkulardan beslenen düzenin karşısına sözü, iradeyi, müzakereyi ve halkların kardeşliğini koymanın zamanı gelmiştir” şeklinde bir çağrı yaptı.
DEM Parti’nin bu konferansla hedeflediği, “Türkiye’nin inkar, ötekileştirme ve ayrımcı politikalar yerine demokrasi, hukuk ve toplumsal barışla anılması”dır. Demirtaş, “gerçeklerle cesurca yüzleşmek, geçmişin acılarını unutmadan ama o acılara teslim olmadan ortak bir geleceği inşa etmek” gerektiğini yineledi.
Mesajın sonunda “Hepimiz için barış mümkündür. Demokrasi mümkündür. Birlikte, eşit ve özgür bir yaşam mümkündür” diyerek, bölünmüş bir toplumun birleştirilebileceği inancını tekrar vurguladı. “Bu bir parçalanma, bölünme süreci değildir; zaten paramparça olmuş halkların onurlu birliğini sağlayacak tarihi bir süreçtir” sözleriyle, toplumsal bir dönüşümün kaçınılmaz olduğuna işaret etti.
![]()
![]()
![]()
Demirtaş’ın mesajı, konferansın katılımcılarına yalnızca duygusal bir dokunuş sunmakla kalmadı, aynı zamanda Türkiye’deki barış ve demokrasi tartışmalarının yeni bir döneme girebileceği sinyalini de verdi. Bu mesaj, hem yerel hem de uluslararası medyada geniş yankı uyandırma potansiyeline sahip.