Suriye’nin başkenti Şam’da, Türkiye İmam Hatipliler Vakfı (TİMAV) ve Şam Üniversitesi ortak organizasyonu ile gerçekleştirilen 10. Uluslararası Dini Araştırmalar ve İnsani Değerler Sempozyumu, 23 Kasım’da başlayıp 15 oturum sonunda sona erdi. Toplamda yaklaşık 90 akademisyen, Türkiye, Suriye, Sudan, Ürdün ve diğer ülkelerden katılarak tarih, fıkıh, ekonomi, coğrafya ve medeniyet gibi geniş bir yelpazede sunumlar gerçekleştirdi.

Biladüşşam Medeniyetler Arası Etkileşim Modeli Üzerine Düşünceler ve Görüşler oturumunda Sudanlı Prof. Dr. Sanaa Avad, Emeviler döneminde Şam’ın sadece bir başkent değil, aynı zamanda bir medeniyet merkezi olduğunu vurguladı. Avad, “Emevi Devleti iki asırlık egemenliği süresince, çevredeki diğer medeniyetler bu merkezden çeşitli alanlarda etkilenmiştir” şeklinde konuştu.
Avad, Şam’ın Bab Tuma bölgesinde Müslümanlar ile gayrimüslimler arasındaki ekonomik ve sosyal işbirliğinin tarih boyunca nasıl bir ortak yaşam alanı sunduğunu örnekledi. Ayrıca, Kevakibi, Albani ve Nablusi gibi önemli düşünürlerin bu ortamda yetiştiğini belirtti.
Kadınların ilim ve sanat korumasındaki rolüne değinen Avad, “Fatma Dımaşkiyye ve Fatma bint el‑Hüseyin gibi isimler, Şam’ın kültürel zenginliğine büyük katkı sağlamıştır” dedi.
Bereket Kavramı ve Mübarek Mekan Örneği Olarak Biladüşşam başlıklı sunumunu yapan Selçuk Üniversitesi Doç. Dr. Mustafa Karabacak, “bereket” ve “ziyade” kelimelerinin hem maddi hem manevi anlamlarda farklı katmanlar taşıdığını açıkladı. Karabacak, Hazreti Nuh’un duasındaki “Allah’ım, beni ve ümmetimi bereketli bir yere indir” ifadesinin maddi bereketi işaret ettiğini, Kur’an’da geçen “mübarek” kelimesinin ise manevi bir kutsamayı temsil ettiğini belirtti.
Karabacak, “Biladüşşam adı Kur’an’da doğrudan geçmese de dört ayette dolaylı olarak anılmakta, bu ayetlerde ‘bereket’ vurgulanmaktadır” şeklinde bilgi verdi.
İslam Hukukunun Savaş ve Göç Dönemlerinde Sürekliliği konulu sunumunu yapan Dr. Adnan el‑Hıdır, savaş koşullarında verilen özel fetvaları örneklerle açıkladı. Hıdır, “bombardıman altında cuma namazının kılınması, ölenlerin yıkanması, zorla görevden alınan memurların maaş hakları gibi konularda fetvalar verilmiştir” dedi.
Hıdır, aynı zamanda savaş sırasında babasız ve annesiz kalan çocuklara yönelik fıkhi çözümlerin klasik fıkıh literatüründe de yer aldığını, bu tür olağanüstü durumlarda içtihadın kurumsallaşmasının önemini vurguladı.
Ruye Düşünce Merkezi ve Şekib Arslan adlı oturumda Dr. Huzeyfa Akkaş, Şekib Arslan’ın çokdilli kimliğini ve Müslüman toplumların geri kalmışlık nedenlerini ele aldı. Akkaş, “Arslan, Osmanlı’yı Müslümanların birliğinin teminatı olarak görmüş ve bu bağlamda Osmanlı’yı bir güvenlik pimi olarak değerlendirmiştir” şeklinde yorumladı.
Sempozyumun sonunda katılımcılar, bölgedeki insani krizlerin akademik araştırmalarla ele alınmasının, politika yapıcılar için değerli bir rehber oluşturduğunu belirtti. TİMAV yetkilileri, önümüzdeki yıllarda benzer etkinliklerin artırılacağını ve daha geniş bir disiplin yelpazesinin dahil edileceğini duyurdu.
Bu kapsamlı akademik buluşma, Suriye’nin kültürel mirasını ve dini mirasını uluslararası alanda tanıtmak, aynı zamanda bölgedeki insani değerlerin korunması için ortak bir platform sağlamak açısından büyük bir adım olarak değerlendirildi.