Donald Trump, Pennsylvania’da bir ekonomik konferans sırasında gündemi göç tartışmasına çevirerek, “Afganistan, Haiti, Somali ve benzeri ‘bok çukuru’ ülkelerden gelen göçmenleri kabul etmeyi durdurduğumuzu” söyledi. Kalabalıktan birinin “shithole!” bağırması üzerine Trump gülerek, “Onu ben söylemedim, sen söyledin” ifadelerini kullandı.


Trump, daha sonra geçmişte bir grup Demokrat senatörle yaptığı gizli bir toplantıyı hatırlatarak, aynı “bok çukuru” terimini kendisi de kullandığını itiraf etti. Toplantıda “Neden biz sürekli ‘bok çukuru’ diye tabir edilen ülkelerden insan alıyoruz? Neden Norveç, İsveç ya da Danimarka gibi ülkelere bakmıyoruz?” şeklinde sorular yöneltti. Bu sorular, göçmen politikalarının adil ve dengeli olup olmadığı konusunda yeni bir tartışma başlattı.
Trump’ın bu ifadeleri ilk kez 2018’de “bok çukuru ülkeler” tartışmasıyla gündeme gelmişti. O dönemde CNN, Trump’ın Haiti ve Afrika ülkelerinden gelen göçmenleri eleştirdiğini ve Norveç gibi ülkelere daha fazla göçmen kabul etmesini istediğini raporlamıştı. 2024’teki Pennsylvania konuşması, bu tartışmanın yeniden alevlenmesine neden oldu ve uluslararası basında geniş yer buldu.
İnsan hakları savunucuları, Trump’ın sözlerini “ırkçı ve dışlayıcı” olarak nitelendirirken, Göçmenlik Dernekleri bu tür ifadelerin göçmenlerin insanlık onurunu zedelediğini belirtti. Öte yandan, bazı göçmen karşıtı gruplar ise Trump’ın “gerçekçi” bir yaklaşım sergilediğini savunarak, ülkenin sınır güvenliğinin korunması gerektiğini vurguladı.
Trump’ın açıklamaları, ABD’nin göçmen politikalarını yeniden gözden geçirme ihtiyacını gündeme getirdi. Kongre içinde bu konuyla ilgili yeni tartışmaların artması ve olası yasa tasarılarının hazırlanması bekleniyor. Ayrıca, ABD dış ilişkilerinde özellikle Norveç, İsveç ve Danimarka gibi ülkelerle iş birliğinin nasıl şekilleneceği merak konusu.
Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler, Trump’ın sözlerini “olumsuz bir etki” olarak değerlendirdi ve göçmen hakları konusunda daha kapsayıcı bir yaklaşım çağrısında bulundu. Bu gelişmeler, ABD’nin dış politikasında da yankı bulabilir ve gelecekteki ikili anlaşmalara yansıyabilir.