Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Dünya 2003‑2024 döneminde ortalama %3,5 büyürken, bizim ekonomimiz yıllık ortalama %5,4 büyüme kaydetti” diyerek Türkiye’nin son iki buçuk yılda dünya ortalamasının yaklaşık bir buçuk katı bir büyüme sergilediğini ilan etti. Bu rakam, küresel ekonomik yavaşlamanın hakim olduğu bir dönemde Türkiye’nin dirençli bir performans gösterdiğinin altını çizmektedir.


Yılmaz, TOBB Müşterek Konsey Toplantısı’nda, “Orta Vadeli Programımızı şekillendirirken, her zaman özel ve reel sektörün fikirlerine kulak veriyoruz” diyerek devlet‑özel sektör iş birliğinin önemini vurguladı. Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat politikalarının temelinde reel sektörün öncü rol oynadığını, bu sayede Türkiye’nin bugünkü ekonomik konumuna geldiğini belirtti. “Her fırsatta reel sektörle bir araya gelmeye devam edeceğiz” ifadesi, gelecekte de bu iş birliğinin sürdürülmesi gerektiğini ima ediyor.
Yılmaz, küresel ticaretin liberal yapısının zayıfladığını ve ülkelerin korumacı politikalara yöneldiğini belirtti. “Dünya hâlâ pandemi öncesi seviyelere ulaşamadı” sözleri, küresel büyümenin hâlâ kırılgan olduğunu hatırlatıyor. Aynı zamanda yapay zeka ve dijital dönüşümün ekonomik yapıyı yeniden şekillendirdiğine dikkat çekerek, yeni normali iyi analiz etmenin şart olduğunu vurguladı.
Yılmaz, bölgesel jeopolitik gerilimlerin artışını ve “ekonomik dönüşümlerin jeopolitik dönüşümle iç içe geçtiğini” söyleyerek, dış faktörlerin iç ekonomi politikalarını doğrudan etkilediğini ortaya koydu. Bu bağlamda, ekonomik, teknolojik ve siyasi dinamikleri birlikte değerlendirmek gerektiğini, aksi takdirde politika hatalarının kaçınılmaz olduğunu belirtti.
Yılmaz, enflasyonun %31,07 seviyesine gerilediğini ancak “beklentilerin %35’e çıkması” gibi bir risk taşıdığını ifade etti. Algı yönetiminin önemine değinerek, sosyal medyada yer alan bilimsel temeli olmayan veri setlerinin (örneğin “ENAG”) halkın ekonomik algısını çarpıttığını, bu yüzden “daha uyanık” olunması gerektiğini savundu.
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “Özel sektör güçlü olursa, Türkiye güçlü olur” diyerek, zor bir ekonomik dönemde bile iş dünyasının üretim, istihdam ve ihracat konularında kararlı olduğunu vurguladı. Bu söylem, devlet‑özel sektör sinerjisinin sürdürülebilir büyüme için kritik bir faktör olduğuna işaret ediyor.
Türkiye’nin 2003‑2024 döneminde %5,4 ortalama yıllık büyümesi, küresel ortalamanın çok üzerinde bir başarı olarak kayıtlara geçti. Ancak Yılmaz ve Hisarcıklıoğlu’nun da belirttiği gibi, enflasyon, jeopolitik riskler ve algı yönetimi gibi faktörler hâlâ dikkat gerektiriyor. Reel sektörle iş birliği, yeni teknolojik dönüşümler ve uluslararası ekonomik dinamiklerin doğru okunması, Türkiye’nin bu ivmeyi sürdürülebilir kılması için anahtar niteliğinde.