Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Başkanı Ali Demir, Tokat’ta gerçekleştirilen basın toplantısında, “Türkiye bal üretim miktarları iklimsel koşullar ve verimlilik seviyelerine göre değişiklik göstermektedir. 2024’te resmi rakamlara göre 95 bin ton üretim gerçekleşti. 2025 yılında ise 100 bin tonun üzerine çıkacağımızı öngörüyoruz” ifadelerini kullandı.


Bu açıklama, sektördeki en yüksek üretim seviyelerinden birine işaret ediyor ve bal piyasasının dinamiklerini yeniden şekillendirebilir.
Arıcılık işletmelerinin ve kovan sayısının büyüklüğü de bu artışı destekliyor. Demir, “Ülkemizde 97.984 arıcılık işletmesi faaliyet gösteriyor ve toplamda 9 milyon arı kovanı bulunuyor” dedi. Bu sayılar, hem iç talebi karşılamada hem de ihracat potansiyelinde kritik bir rol oynuyor.
Üretilen balın 10 bin tonu dış pazarlara ihraç ediliyor. Geri kalan 90 bin ton ise yerel pazarlarda satılıyor. İhracatın artması, Türkiye’nin bal kalitesinin uluslararası alanda tanınmasına ve döviz gelirine olumlu katkı sağlıyor.
Arıcının bal maliyeti 325 TL olarak belirlendi. Demir, “Normal bir balın 650‑700 TL aralığında olması gerekiyor. Bu fiyat aralığını aşan ürünler, ya maliyet artışını yansıtıyor ya da kalite sorunları taşıyor” şeklinde uyarıda bulundu. Bu maliyet, arıcıların geçim payını da kapsıyor ve sürdürülebilir bir üretim modeli için fiyat denetiminin önemi vurgulandı.
Consumer‑friendly tavsiye olarak, Demir “Tüketicilerin bal alırken güvenilir üreticileri, kooperatifleri ve markaları tercih etmeleri, balın tadına, aromasına ve kokusuna dikkat etmeleri gerekir. Bakanlık izni olmayan ürünlerden kaçınılmalı” dedi. Bu uyarı, sahte ve düşük kalite bal ürünlerinin piyasaya girmesini engellemeye yönelik bir önlem olarak öne çıkıyor.
Ekonomik açıdan bakıldığında, bal sektörü tarım ihracatında önemli bir pay elde ediyor. 2025’te beklenen üretim artışı, hem yerel fiyat istikrarını korumayı hem de ihracat gelirlerini artırmayı hedefliyor. Ayrıca, balın doğal antioksidan ve anti‑inflamatuar özellikleri sağlık alanında da tüketici talebini tetikliyor; bu da saglik sektörüyle kesişen bir büyüme fırsatı yaratıyor.
Gelecek yıl için öngörüler pozitif. İklim değişikliği ve kuraklık riskleri her zaman bir belirsizlik unsuru olsa da, arıcıların modernizasyon çalışmaları, kovan verimliliğini artırma ve çevre dostu üretim teknikleri uygulamaları sayesinde 2025’te 100 bin tonun üzerine çıkılması hedefleniyor.
Bu gelişmeler, Türkiye’nin bal sektöründeki rekabet gücünü artırırken, tüketicilere daha şeffaf ve kaliteli ürün sunulmasına da katkı sağlayacak.