Ünlü Yönetmen Francis Ford Coppola’nın Özel Tasarım Saati 11 Dakikada 10,8 Milyon Dolara Satıldı!

Kıyamet (Apocalypse Now), The Conversation ve Baba üçlemesi gibi sinema tarihine damga vuran filmlerin yönetmeni Francis Ford Coppola’nın eşsiz tasarım saati, açık artırmada adeta rekor hızla satıldı.

Satışın Detayları

Francis Ford Coppola’nun yıllardır sakladığı ve bizzat tasarımına katkı sunduğu F.P. Journe FFC Prototype, New York’taki prestijli bir müzayedede sergilendi. Saati 1 milyon dolar olarak değer biçmişti, fakat açık artırma sırasında yalnızca 11 dakika içinde 10,8 milyon dolarlık bir teklifle alıcı buldu. Teklif veren alıcının kimliği açıklanmadı; sadece telefon üzerinden iletişime geçildiği bildirildi.

Coppola’nın Mali Krizi

Bu olağanüstü satışın arkasında yönetmenin son dönemde yaşadığı büyük mali kayıplar yatıyor. Coppola, “Megalopolis” adlı tutku projesine kendi cephesinden 120 milyon dolar harcayarak büyük bir risk almıştı. Film, dünya çapında sadece 14,4 milyon dolar gişe geliri elde ederek büyük bir hayal kırıklığına dönüşmüştü. Finansal sıkıntıların bir göstergesi olarak, Ekim ayında Belize’deki özel adasını satmak zorunda kaldığı ortaya çıktı. Yönetmen, bir podcast’te “Hiç param yok çünkü tümünü Megalopolis için aldığım borçlara harcadım.” şeklinde çarpıcı bir itirafta bulundu.

Saate İlişkin Rekorlar ve Tarihçe

Bu satış, ABD’de bir saate ödenen ikinci en yüksek tutar olarak kayıtlara geçti. İlk sırada 2017’de Paul Newman’a özel tasarlanan Rolex Daytona 17,8 milyon dolara satılmıştı. Dünya çapındaki en yüksek fiyat ise 2019’da Cenevre’de gerçekleşen 31,2 milyon dolarlık Patek Philippe Grandmaster Chime satışıdır. Coppola’nın saatinin bu seviyeye ulaşması, sadece bir müzayede başarısı değil, aynı zamanda koleksiyon dünyasında tasarım ve sinema tarihinin eşsiz bir kesişimi olarak da yorumlanıyor.

Gelecek Projeleri ve Cannes Gösterimi

Satıştan kısa bir süre önce, Coppola’nın yeni projesi “Megalopolis” 2024 Cannes Film Festivali’nde ilk kez gösterildi. Adam Driver, Shia LaBeouf, Aubrey Plaza, Nathalie Emmanuel ve Jon Voight gibi yıldızları bir araya getiren film, H.G. Wells’in “Things to Come” eserinden ilham alarak yıkım sonrası New York’u ütopyaya dönüştürmek isteyen bir mimarın hikâyesini anlatıyor. Eleştirmenler, yönetmenin büyük bütçeli bu girişiminin finansal risklerine rağmen sanatsal vizyonunun hâlâ güçlü olduğunu belirtiyor.